? Ege Bölgesi’nin batısında, İzmir-Aydın karayolunun 73. Km.’sinde, 295 km. lik alana kurulmuştur. Denize ve pırıl pırıl kumsala sahip Efes Sahili’ne uzaklığı 9 km. dir. Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Turizmin yanı sıra pamuk, zeytin, üzüm, şeftali, nar ve narenciye gelir kaynaklarıdır. İlçenin konaklama kapasitesi yaklaşık 10.000 yataktır. İlçeye havayolu ile ulaşım İzmir Adnan Menderes Havalimanı ve Selçuk-Efes Havaalanı ile; denizyolu ile ulaşım Kuşadası ve İzmir Limanları ile sağlanmaktadır. Önemli trafik hatlarının kesiştiği noktada bulunduğu için kara ulaşımı rahattır. Yakın il ve ilçelere demiryolu hattı ile de bağlıdır.
|
Deve güreşleri |
Selçuk’un en önemli özelliklerinden biri de tarihi M. Ö. 6000 yıllarına dayanan bu toprakların üç dinin yayılmasını ve genişlemesini sağlamış olmasıdır. Eski çağlarda Putperestlik dünyasında burası Paganizm merkezi olmuştur. En güzel örneği dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’dır. St. John ve havarilerinin bu topraklardan tüm dünyaya yaydığı Hıristiyanlık dönemine ait en iyi örnekler Meryemana Evi, Meryem Kilisesi, St. John Kilisesi ve mezarıdır. İslamiyet devrine tanıklık eden en iyi örnek ise İsa Bey Cami’dir. Her yılın Ocak Ayı'nın üçüncü pazarı Deve Güreşleri Festivali, Mayıs Ayı'nın ilk pazar gününde Geleneksel Yağlı Pehlivan Güreşleri, Eylül ayının ilk haftasında Uluslararası Selçuk-Efes Kültür, Sanat ve Turizm Festivali yapılmaktadır.
Rakamlarla Selçuk Nüfus: 34.479 Yüzölçümü: 295 km² Denize uzaklığı: 8 km, Denizden yüksekliği: 16 m. İlçeye bağlı 1 belde 8 köy ve 5 mahalle vardır. Genel Nüfus Sayımına Göre Toplam Nüfus Sayıları( Köy ve Beldeler Dahil) 1985 Yılı 1990 Yılı 1997 Yılı 2000 Yılı 2007 Yılı 2008 yılı 2009 yılı 23.855 27.353 30.251 33.732 34.002 34.459 34.479 Selçuk Şehir Merkezi nüfusu 27.801 dir.
Belevi Beldesi nüfusu 2.268 dir
Selçuk Atatürk Mahellesi nüfusu 7.571 dir.
Selçuk Cumhuriyet Mahellesi nüfusu 5,652 dir.
Selçuk İsabey Mahellesi nüfusu 2.724 dür.
Selçuk Zafer Mahellesi nüfusu 6.325 dir.
Selçuk 14 Mayıs Mahellesi nüfusu 5,529 dir.
Nüfusun %60’ı Balkan ülkelerinden gelen göçmenler (Girit, Selanik, Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek) %20’si Yörüklerden, %5’i İç Batı Anadolu Bölgesi'nden, %15’i İç Doğu ve Güneydoğu illerinden göç edenlerden oluşur. İlçede okuma ve yazma oranı % 99'dur.Konaklama Kapasitesi: Yaklaşık 10.000 yatak Spor kulübü: 4 adet Toplam tarım alanı: 14.586 hektar Mevsimlik olarak çalışan zeytinyağı fabrikası: 8 adet Çırçır Fabrikası: 2 adet Mandıra: 4 adet Şarap fabrikası: 2 adet Banka şubesi: 6 adet İlçe'ye denizyolu, havayolu, trenyolu ve karayoluyla ulaşım mümkündür. zmir Adnan Menderes Havalimanı'na uzaklık: 60 km.
|
Selçuk tren istasyonu |
Tren İstasyonu
Türk Demiryolu Tarihi, 1856 yılında başlar. İlk demiryolu hattı olan 130 km'lik İzmir - Aydın hattına ilk kazma bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla bu yılda vurulmuştu. Bu hattın seçimi nedensiz değildi. İzmir-Aydın yöresi diğer yörelere göre nüfus bakımından kalabalık, ticari potansiyeli yüksek, İngiliz pazarı olmaya elverişli etnik unsurların yaşadığı, İngiliz sanayisinin gereksinim duyduğu ham maddeye kolay ulaşılabilecek bir yöreydi. Ayrıca Ortadoğu'nun kontrol altına alınarak Hindistan yollarının denetimi alınması bakımında da stratejik bir öneme sahipti. 1867 yılında hizmete açılmıştır.
Selçuk Kalesi
Saint Jean (Aziz Yuhanna) Kilisesi'nin kuzeyinde, tepenin en yüksek kısmında bulunan iç kale, son zamanlarda yapılan araştırmalara göre Efes'in ilk yerleşme yerinin üstünde yer almaktadır. Bugün görülen sur duvarları Bizans, Aydınoğulları ve Osmanlı dönemlerine aittir. Taş, tuğla ve harçla örülmüş olan duvarlar 15 kule ile desteklenmiştir. İç kaleye giriş, doğu ve batıdaki kapılardan sağlanmaktadır. Bu kapılar dış kaleye bağlı olmaksızın doğrudan dışarıya açılmaktadır. Sur duvarlarının iç kısmında, burç ve mazgallara çıkışı sağlayan dar merdivenler bulunmaktadır. Kale içinde taş döşemeli sokaklar, çeşitli büyüklükte sarnıçlar, bir cami ve en yüksek kısımda bir kilise kalıntısı vardır. Bu kilisenin apsis kısmı, Aydınoğulları döneminde bazı eklerle sarnıç haline getirilmiştir. Ayrıca caminin batı kısmında, kale hamamı olabilecek nitelikte bir yapı kalıntısı saptanmıştır.
|
Takip kapısı |
St. John Kilisesi ve Takip Kapısı
İncil yazarı St. John’un mezarının bulunduğu kilisedir. Haç planlı olup, altı büyük kubbesi vardır. İmp. Justinien ve karısı Theodora tarafından yaptırılmıştır. Orta nefteki bazı sütun başlıkları üzerinde bunların monogramları vardır. Bizans dönemi surlarının girişi olan Takip Kapısı’nın üzerinde çeşitli kabartma frizler bulunmuştur. Bu levhalarda Akhilleus’un hayatından alınmış takip sahneleri olduğu için bu adı almıştır. Kesin olmamakla birlikte M. S. 6. veya 7. y.y.’a tarihlendirilir.
|
St. John Kilisesi | | | |
|
Bizans Su Kemerleri |
Bizans Su Kemerleri St. Jean (Aziz Yuhanna) Takip Kapısı'nın doğusundan başlayıp ilçe içinde ve özellikle istasyon çevresinde sağlam olarak kalmış olan Bizans sukemerleri, Şirince Boğazı'nda devam etmekte ve kuzeye doğru yönelmektedir. Bunlar, Belevi ile Selçuk arasındaki Pranga mevkii doğusundaki su kaynaklarından sağlanan içme suyunu, Selçuk Ayasuluk Tepesi'ndeki Bizans dönemi yerleşimine ve Ortaçağ'ın Hac merkezi olan St. Jean Kilisesi'ne ulaştırıyordu. İstasyon çevresinde 15 m. yükseklikte sağlam kalabilen sukemerlerinin ayaklarında, Efes ve Artemision'dan getirilen devşirme mermer bloklar, düzeltilerek kullanılmıştır. Bunlar arasındaki Arkaik döneme ait İon sütun başlıkları önemlidir (Selçuk Efes Müzesi, Büyük Avlu). Üstteki kemerlerde ise tuğla kullanılmıştır. Sukemerlerinin Ayasuluk Tepesi'ne ulaştığı yerde (Takip Kapısı'nın doğu kısmında), büyük boyutlu bir su deposu veya samıcı son yıllarda kazılarak ortaya çıkarılmış ve restore edilmiştir. Kemerli ve tonozlu bir üstyapıya sahip olan su deposunda da Efes'ten getirilmiş yivli sütunlar ve is 2. yy ortasına ait Kompozit düzenli sütun başlıklan kullanılmıştır.
|
İsabey Camii |
|
İsabey Camii
|
İsabey Camii 1375 yılında Aydınoğlu İsabey tarafından Mimar Ali’ye inşa ettirilmiştir. 51x57 m. ölçülerindeki bu camide Efes’le Artemis Tapınağı’ndan getirilen mimari parçalar, özellikle sütunlar kullanılmıştır. Kubbenin pandantifleri çini levhalarla, pencere pervazları stelaktit, örgü motifleri ve renkli taşlarla süslenmiştir. Mihrap ve minber mermerden yapılmıştır. Bunlardan başka Selçuk içinde halen kullanılan dört mescit ve birçok yıkık ve onarılmış mescit ve kümbet yer almaktadır. Bu eserler Aydınoğulları ve Osmanlı dönemine tarihlenir.
|
Meryemana Evi
|
|
Meryemana Evi
|
Meryemana Evi Selçuk’a 9 km. uzaklıktaki Meryemana Evi, Bülbül Dağı’nın üzerinde bulunmaktadır. İsa’nın ölümünden 4 ya da 6 yıl sonra, St. John’ın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği bilinmektedir. 1891 yılında Lazarist papazlar, Alman rahibe A. Katherina Emerich’in rüyası üzerine, Meryem Ana’nın son günlerini geçirdiği evin, araştırmalar sonunda bu yer olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Bu olay Hıristiyanlık dünyasında yepyeni bir buluş olmuş ve din alemine ışık tutmuştur. Haç planlı ve kıbbeli olan bu yapı daha sonra restore edilmiştir. Müslümanlarca da kutsal sayılan evde, Papa VI. Paul’un 1967’deki ziyaretinden sonra, her yıl ağustos ayının 15. gününde ayinler düzenlenmekte ve bu ayinler büyük ilgi görmektedir.
|
Yediuyuyanlar |
Yediuyuyanlar İmparator Decius zamanında putperestlerin zulmünden korkan yedi Hıristiyan genci Panayır Dağı eteklerindeki bir mağaraya sığınırlar ve 200 yıl süren derin bir uykudan uyandıktan sonra Theodosius II. zamanında Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edildiğini öğrenirler. Bu mucizevi olaydan ötürü mukaddes kişiler olarak kabul edilen yedi genç öldükten sonra yine bu mağaraya gömülürler.
|
Yuvarlak Yapı ve Pollio Sukemeri |
Yuvarlak Yapı ve Pollio Sukemeri Kentin dışında, Tralleis (bugünkü Aydın) ve Magnesia yolu üzerinde yuvarlak bir mezar yapısının harabeleri ile iyi korunmuş Augustus dönemi Pollio Sukemeri göze çarpmaktadır. Yuvarlak Yapı, Selçuk'un 3,8 km. dışında yolun doğusunda, Yeniköy'ün girişindeki küçük restoranın karşısında bir zeytinliğin içinde bulunmaktadır. İçinde olasılıkla mezar odası bulunan yaklaşık 1, 80 m. yüksekliğinde, çepeçevre bir oturma bankı olan bir podyumun üstünde, aralarında heykellerin bulunduğu, Korinth düzeninde başlıklara sahip altı sütunlu bir monopteros'tu. Zengince süslenmiş arşitravın üstündeki konik çatının ortasında akantuslu bir akroter vardı. İs 2. yy'ın vezinli bir mezar yazıtından dolayı bu mezar ve yakınında yer alan, içinde mozaik döşeme bulunmuş bir viiianın, Efes'in tanınmış Vedius ailesine ait olduğu sanılmaktadır. İki katlı Sukemeri, antik ismi olasılıkla Marnas olan DeNenddere ırmağı ve vadisini, alt katta üç büyük kemer (göz) ve üst katta daha küçük altı kemer ile aşmaktadır. Alt kattaki doğu kemerin altında bugün de ırmağın yatağı bulunmaktadır; daha geniş olan orta kemer ve batı kemeri n altından, üstündeki asimetrik yazıttan da anlaşıldığı gibi, antik yol geçmekte idi. Payeler ve kemerler kesme mermer bloklarla örülmüş olup impostlar ve kemer alınlıkları sade bir silme ile belirlenmiştir. Kemerlerin üstündeki arşitravların üzerinde yazıtlar yer alır. Üst katta korniş kalıntıları mevcut olup üstünde bir Attika kuşağın içinde suyun aldığı oluk vardır. Yanlardan sukemerine bitişen duvarlar, harçla ve küçük taşlarla düzenli sıralar halinde örülmüştür. Sukemerinin iki tarafında bulunan, üstte Latince, altta Yunanca iki satır halindeki yapı yazıtında, C. Sextilius Pollio, karısı Ofillia Bassa ve üvey oğlu C. Offilius Proculus'un bu yapıyı, Augustus, Tiberius ve Efes Halkı'nın onuruna, kendi kaynaklarından yaptırdıkları yazılıdır. Tiberius isminin zikredilmesinden bu yapının is 4 – 14 yıllarında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu sukemeri, yazılı belgelerde adı geçen, İmparator Augustus'un yaptırdığı, Efes'in su ihtiyacını karşılayan Aqua Throessitica'nın bir parçasıdır.
|
Efes Sahili |
Efes Sahili Efes sahilinin eski ismi Pamucak plajıdır. 11 km. uzunluğunda olup, Türkiye'nin en uzun plajları arasında yer alır. Selçuk'a 8 km., Antik Efes kentine ise 6 km. mesafededir. Plaj kumlu, güneşli ve suyu temizdir. Üç adet mavi bayrağı bulunmaktadır. Her türlü su sporu ve kamp yapmak için uygun bir sahildir. Pamucak bölgesinde otellerin yanı sıra Kamping Alanı, Aquapark ve Kuşadası yolu üzerinde Selçuk'a 10 km. mesafede kırmızı çamlarla kaplı orman dinlenme alanı yer almaktadır. 100 kişilik piknik alanında içme suyu ve büfeler bulunmaktadır. At ve Jeep safarileri gibi egzotik aktivitelerin yapılabildiği parkurlar mevcuttur. Efes sahili, hayal edebileceğiniz her türlü su sporu ve eğlencenin yaşandığı ve muhteşem gün batımı manzaraları ile diğer Ege sahillerinden ayrılan eşsiz bir eğlence ve kültür turizmi merkezidir.
|
Efes Müzesi | | | | | | | | | |
Efes Müzesi Tüm sene boyunca açık tutulan müzede, çoğunluğu Efes kazılarında, bir kısmı da Klaros gibi yakın çevrede ortaya çıkarılmış eserler sergilenmektedir. Efes Müzesi, içerdiği eserler, ziyaretçi kapasitesi ve kültürel etkinlikleri ile Türkiye’nin en önemli yerel müzesidir. Efes Müzesi'nde şu bölümler bulunmaktadır; 1- Yamaç Evler Buluntuları Salonu 2- Çeşme Buluntuları Salonu 3- Yeni Buluntular ve Küçük Buluntular Salonu 4- Büyük Avlu 5- Mezar Buluntuları Salonu 6- Artemis Ephesia Salonu 7- İmparator Kültü Salonu 8- Küçük Avlu Müze yılın 365 günü açıktır. Ziyaret saatleri Yaz Döneminde 08:00-19:00, Kış Döneminde 08:00-17:00’dir. Tel: 0 232 892 6010-11 Fax: 0 232 892 7002
|
Artemis Tapınağı |
Artemis TapınağıEphesoslu Artemis’in Kutsal Tapınağı 1869’da J.T. Wood tarafından keşfedildi. Bunu 1904/05 yıllarında British Museum tarafından yürütülen kazılar (D.G. Hogarth – A. Henderson) ile 1965’ten itibaren A. Bammer yönetimindeki Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün (ÖAI) avlu sunağı ve en eski kutsal yapıyı keşfi izledi. En eski buluntular Geç Tunç Çağı‘na aittir; en geç Demir Çağı‘nın başından (M.Ö. 11. yüzyılın sonu) itibaren bölge bu inanca hizmet etmektedir. Kutsal yapının merkezinde batı doğrultulu, etrafı sütunlu galerilerle çevrelenmiş, birden çok yapı evresini tanımladığımız bir tapınak (peripteros) inşaa edilmiştir; bunların ardından mermerden çift peristasisli (dipteroi) iki adet peripteros tapınak inşaa edilmiştir. Bu peripteros düzenekli tapınakların en eskisi (günümüzde görülmemektedir) Arkaik Çağ‘da ayakta olup 13,5 × 8,5 m ebatlarındaydı. Taştan duvarları ve 4 × 8 düzeneğinde taş kaidelerin üzerinde duran ahşaptan sütunları bulunmaktaydı. İç kısımda altı sütunla çevrelenmiş dikdörtgen biçiminde bir baldakenin üzerinde ahşaptan bir kült heykeli durmaktaydı. M.Ö. 560’tan önce Lydialı Kral Kroisos’un da kısmen finanse ettiği mermerden birinci dipterosun inşaasına başlanmıştır. Yapının eni ancak 60 m, uzunluğu ise 100 m‘den fazladır. Özgün haliyle, pekçoğu kabartmalarla bezeli 106 adet sütunu vardır. Duvarlar, daha eski bir peripterosu ve bunun doğu yarısında kült heykelini barındırmak amacıyla tapınakvari bir yapının temelinin kullanıldığı alanı çevreleyen üstü açık bir avluyu kuşatmaktadır. Yalnızca sütunlu hol üzerinde çatı kornişi (geison) figürlü bir frizle bezeli bir dam bulunmaktaydı. Arkaik tapınak M.Ö. 356’da Herostratos’un çıkardığı yangına kurban gitmiştir. Hemen başlatılan yeni inşaatta bir önceki yapının figürlü simasına kadar başlıca yapı öğeleri tekrar edilmiştir. Büyük bir olasılıkla 18,40 m. yükseklikte 127 sütunu vardı ve yüksek bir basamaklı temelin üzerinde (bir önceki yapının seviyesinden 2,70 m. daha yüksekte) durmaktaydı. İç kısımda bir merdiven bir önceki yapının seviyesine inilmesini sağlamaktaydı. 1973’te mimari bir deneme olarak çeşitli sütunların tamburları kullanılarak bir sütun dikilmiştir. 4. yüzyıla ait özgün bir kaidenin üzerinde durmakta, onun altında ise 6. yüzyıla ait bir parça yer almaktadır. Özgün sütunlar yaklaşık 4 m. kadar daha uzundurlar. 4. yüzyıla ait tapınak platformunun temelinde Arkaik bir plinthosun üzerinde yer alan bir sütunun temel kalıntısı bir başka mimari deneme için işaretlenmiştir. Arkaik tapınağın diğer gözle görülür kalıntıları batı yanda daha sonra üzeri kaplanmış güney yönlü çıkıntı yapan kısa bir duvar, bir avlu duvarının bölümleri ve bunun güney tarafında yatan bir kilise sütunudur.
|
Arkadiane (Liman) Caddesi |
Arkadiane (Liman) Caddesi Büyük Tiyatro, Helenistik dönemde inşaa edilmiş öncül bir yapıya (M.Ö. 3.–1. yüzyıl) kadar geri gitmektedir. Roma döneminde yapı Domitianus (M.S. 81–96) ile Traianus (M.S. 98–117) zamanında kapsamlı bir yenileme sırasında ilk önce iki katlı, sonraları üç katlı gösterişli bir cepheye kavuşmuştur. Yapı tiyatro gösterilerinin yanısıra toplantılara da hizmet etmekteydi; İmparatorluk çağının ilerleyen dönemlerinde gladyatörler arenası olarak kullanıldığı da kanıtlanmıştır. Yapı M.S. 7. yüzyıldan hemen önce Bizans sur duvarlarına bağlanmıştır.
|
Efes’in Büyük Tiyatrosu |
Efes’in Büyük Tiyatrosu Büyük Tiyatro, Helenistik dönemde inşaa edilmiş öncül bir yapıya (M.Ö. 3.–1. yüzyıl) kadar geri gitmektedir. Roma döneminde yapı Domitianus (M.S. 81–96) ile Traianus (M.S. 98–117) zamanında kapsamlı bir yenileme sırasında ilk önce iki katlı, sonraları üç katlı gösterişli bir cepheye kavuşmuştur. Yapı tiyatro gösterilerinin yanısıra toplantılara da hizmet etmekteydi; İmparatorluk çağının ilerleyen dönemlerinde gladyatörler arenası olarak kullanıldığı da kanıtlanmıştır. Yapı M.S. 7. yüzyıldan hemen önce Bizans sur duvarlarına bağlanmıştır.
|
Celsus Kitaplığı |
Celsus Kitaplığı Efes‘in hiç şüphesiz en tanınmış anıtı olan Celsus Kütüphanesi, M.S. 100 ile 110 yılları arasında Gaius İulius Aquila tarafından babası Senatör Tiberius İulius Celsus Polemaeanus için yaptırılmıştır. Kütüphane esasında ölen şahsın mezar odasının üzerine inşaa edilmiş bir heroon (kahramanlık anıtı) olarak anlaşılmalıdır. Dokuz basamaklı, iki yanında heykel kaideleri bulunan bir merdivenle çıkılan ön holden asıl kütüphane odasına erişmek mümkündü. Gösterişli cephenin aedikulalı mimarisi, her ne kadar zemin ve duvarlar mermerle kaplanmış olsa da binanın iç kısmında kullanılan tuğla yapı tekniğine zıttır. M.S. 270 civarında bir depremle kütüphane yıkılmış ve sonrasında yeniden inşaa edilmemiştir. Geç Antik Çağda gösterişli ön cephenin kalıntıları bir cadde çeşmesinin arka duvarı olarak kullanılmıştır. Yapının restorasyonu 1970–1978 yıllarında A. Kallinger-Prskawetz’in mali yardımı ile gerçekleştirilmiştir.
|
Tetragonos Agora – Ticari Pazaryeri |
T
etragonos Agora – Ticari Pazaryeri Ticari pazar yeri (agora) M.Ö. 3. yüzyılda çoktan kurulmuştu. Görünen şekli, İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) döneminde bir genişleme ile kuzeyde, batıda ve güneyde olmak üzere üç büyük kapısı olan kare biçiminde bir yapı grubu (uzunluğu 154 m.), merkezi bir avlu (uzunluğu 112 m.) ve bu avlunun dört tarafını çevreleyen iki nefli, iki katlı stoalarda iş yerleri ve idari ofislere kavuştuğu zamana kadar geri gitmektedir. Doğuda, Mermer Cadde’de İmparator Neron (M.S. 54–68) döneminde agoranın üst katında, muthemelen mahkeme binası olarak hizmet veren Dor üslubunda iki nefli bir bazilika inşaa edilmiştir. Şiddetli bir depremin ardından M.S. 4. yüzyılın sonunda temellerin üzerinde agoranın ana yapısının neredeyse bütün parçaları ve tüm Ephesos’tan mimari elemanların da kullanılmasıyla tamamiyle yeni bir bina inşaa edilmiştir. M.S. 6. yüzyılda kuzey galerideki odaların yerine, bunların arkasında yer alan, suni bir tepeciğe karşı büyük bir istinat duvarı yapılmıştır (günümüzde jandarma kışlasının merkezi).
|
Oktagon |
Oktagon 9 m. uzunluğundaki kare kaide, mermer bir lahitle gömülmüş genç bir kadın içeren mezar odasına sahiptir. Kaidenin üzerinde sekiz köşeli, basamaklı bir altyapı ile Korinth düzeninde etrafı sütunlarla çevrili bir cellası bulunan sekizgen bir yapı bulunmaktaydı. Piramidal basamaklı çatıyı bir küre taçlandırmaktaydı. Buraya gömülen kişi büyük bir olasılıkla Kleopatra’nın Ephesos’da öldürülen en genç kızkardeşi IV. Arsinoë idi. Mimari bezemeler yapıyı İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) dönemine tarihlemektedir.
|
Yamaçevler 2 |
Yamaçevler 2 Bülbül Dağı’nın kuzey yamacında tespit edilen yerleşim izleri, mezarlık olarak kullanılmış olan bu alanda Arkaik Çağa (M.Ö. 7./6. yüzyıl) kadar uzanmaktadır. Hellenistik dönemde (yaklaşık M.Ö. 200) yamaç pekçok terasla donatılarak sonrasında ufak bölmeli ve plansız bir yapıyı barındırmıştır. Yamaç Ev 2 günümüzde yaklaşık 4.000 m² lik büyük bir ada insula (pekçok kişiye kiralanan bir ev) olarak tanımlanabilir: Üç teras üzerinde herbirinin girişi ayrı olan altı farklı oturma birimi bulunmaktadır. Adanın her iki yanında 27.5 m.lik bir seviye farkını telafi eden iki tane sokak vardır. Yamaç Ev 2’nin kuzey cephesi Kuretler Caddesi üzerinde bir sıra taberna (dükkan) ile sınırlanmakta, Ephesos şehrinin ızgara planını takip eden Yamaç Ev Caddesi de güney sınırı oluşturmaktadır. Erken Roma İmparatorluk döneminde (M.S. 20 civarı) inşaa edilmiş olan oturma birimleri çok katlı, sıra sütunlarla çevrili (peristil), etrafında oturma ve ev idaresi ile ilgili çalışma mekanlarının gruplandığı birer merkezi avlu ile karakterize edilmiştir. Su ihtiyacı ve gideri kuyularla sağlandığı gibi, pekçok kola ayrılan bir kanal sistemi de mevcuttu. Evin resmi kabul salon veya odaları zengin süslemelerle donatılmışken, mutfak ve tuvalet gibi, evin çalışma ve kullanıma yönelik kısımları daha basittir. Özellikle günümüze ulaşmayan üst katların lüks içinde olduğunu tasavvur etmek gerekir; kaldı ki bu üst kat odaları ziyaret ve ziyafet amacıyla kullanılmaktaydı. Pekçok ufak tefek ve tek tek tadilatın yanı sıra Yamaç Ev 2’yi tümden etkileyen toplamda dört ya da beş tane yapı evresi saptanabilmiştir. Bu yeniden şekillendirmelerde orta terastan iki adet oturma birimi yaratılmış, bunun da ötesinde Oturma Birimi 4’ün toplam alanını hayli küçülten bir de kent sarayı inşaa edilmiştir. M.S. 3. yüzyılda ardarda meydana gelen depremler sonucunda Ephesos’un şehir merkezinde barınmak imkansızlaşır. Bu öngörülemeyen doğal afet sonucunda Tahribat tabakalarında evlere ait her tür eşya kısmen de olsa korunagelmiştir. Geç Antik Çağda harabe acil ihtiyaçlara cevap verecek şekilde uyarlanarak kullanılmış, ancak M.S. 5. yüzyıl süresince birtakım mimari önlemler alındığı görülmektedir. Alanın tamamiyle yeniden düzenlenmesi ise ancak M.S. 7. yüzyılın başında gerçekleşmiş, Roma dönemi evlerinin üzerinde değirmenler, nalbantlar ve çömlekçilerin olduğu bir erken Bizans dönemi el sanatları mahallesi kurulmuştur.
|
Hadrian Tapınağı |
Hadrian Tapınağı P. Vedius Antoninus Sabinus tarafından bağışlanan bu küçük tapınak benzeri anıt, mimari bir yazıta göre İmparator Hadrianus’u (M.S. 117–138) onurlandırmaktadır. Kült odasının önünde bulunan sütun düzeneği Suriye tipi denilen türde bir alınlık taşımaktadır. Kapı lentosunun üzerinde Efes kentinin kuruluş efsanesine gönderme yapan kabartmalar Geç Antik Çağ’a ait bir tadilata aittir. M.S. 300 civarında buraya İmparatorlar Diokletianus, Constantius, Maksimianus ve I. Theodosius’un heykelleri dikilmiş, bunların yazıtlı kaideleri günümüze ulaşmıştır.
|
Traian Çeşmesi |
Traian Çeşmesi Çeşme yapısı Tiberius Claudius Aristion ve eşi tarafından M.S. 102 ve 114 yılları arasında Ephesoslu Artemis ile İmparator Traianus (M.S. 98–117) onuruna yaptırılmıştır. Günümüzde mimari bir ayağa kaldırma denemesi yapılmıştır; yapının özgün yüksekliği 9,5 m‘dir. İki katlı bir cephe çeşmenin üç tarafını çevirmekte, suyun döküldüğü yerin üzerinde ortada, ayaklarının altında yerküresi, Traianus’un heykelinin kaidesi görülmektedir.
|
Memmius anıtı |
Memmius anıtı Memmius Anıtı, M.S. 50 ve 30 yılları arasında özellikle göze çarpan bir yere inşaa edilmiştir: Romalı Diktatör Sulla’nın torunlarından biri olan Gaius Memmius için bir onur anıtıdır. Kule biçimli konik bir dam öngören, üst katın sütunları arasında onurlandırılan kişinin faziletleri tasvir edilmekteydi. Günümüzde bir rekonstrüksiyon yerine kübizmi andıran modern bir mimari kolaj mevcuttur.
|
Domitian Tapınağı |
Domitian Tapınağı Tapınak ve sunak imparator kültüne hizmet etmekte ve İmparator Domitianus’a (M.S. 81–96) adanmışken, ölümünden sonra ve imparatorun anısının lanetlenmesiyle (damnatio memoriae) Flaviuslar ailesine adanmıştır. Altı basamaklı bir altyapının (24 × 34 m) üzerine kurulmuş olan tapınak 8 × 13’lük sütunları ile heybetli destek yapılarının yardımıyla bir terasın üzerinde durmaktaydı. Hristiyanlığın zaferiyle bina temel taşlarına dek sökülerek günümüzde neredeyse tamamıyla yok olmuştur.
|
Devlet Agorası |
Devlet Agorası Olasılıkla M.Ö. 1. yüzyılda şehrin her iki yanındaki dağların bel verdiği yere yapılan yatırım, M.S. 1. yüzyılın başında 160 × 58 m‘lik bir alanı kapsamaktaydı. Bu mekanın üç yanı sütunlu galerilerle çevrilmiştir. Mekanın batısı sayısız anıtın sırayla yaslandığı kesme taştan bir duvarla sınırlanmıştır. Etrafındaki diğer yapılarla birlikte Devlet Agorası, en geç İmparator Augustus (M.Ö. 27 – M.S. 14) döneminden beri şehrin politik merkezini oluşturmuştur.
|
Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi) |
Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi) Kentin 145 × 30 m. büyüklüğündeki üç nefli piskoposluk kilisesi Olympieion Mahallesi‘nin güney stoasına inşaa edilmiştir. Bu bazilika M.S. 431’de burada toplanan III. Ekümenik Konseyi (tanrıyı doğuran kadın Meryem) ile ünlüdür. Kilise Geç Bizans dönemine kadar pekçok değişikliğe uğramıştır. En geç M.S. 7. yüzyılda Aziz Yuhanna (St. Jean) Bazilikası piskoposluk makamı olmuş, Meryem Kilisesi ise Orta Çağ‘ın ilerleyen dönemlerinde dahi mezarlık olarak kullanılmıştır.
|
Stadyum |
Stadyum Stadyum, Panayır Dağı’nın eteklerindeki tepeliklerde bir çukurlukta bulunmaktadır. Helenistik dönemde yalnızca güneyinde oturma basamakları varken, İmparator Neron (M.S. 54–68) döneminde anıtsal yapı özel bağışlarla genişletilmiştir: Kuzeydeki tonozlu temel ile bunun üzerinde yer alan sıralar yapıyı tamamlamaktadır. Koşu alanının doğusunda bulunan yaklaşık 50 × 40 m. büyüklüğünde bir arena gladyatör dövüşlerine hizmet etmekteydi. M.S. 5. yüzyılda kuzey tonozların batı ucuna bir kilise inşaa edilmiştir.
|
Vedius Gymnazyumu |
Vedius Gymnazyumu Şehrin sur duvarlarının hemen yakınında bulunan ve 135 × 85 m. büyüklüğündeki Vedius Gymnasionu, çoğunluk Ephesos tipi gymnasion yapılarında olduğu gibi bir hamam-gymnasion yapılar bütünüdür. M. Claudius P. Vedius Antoninus Phaedrus Sabinianus ve eşi Flavia Papiane tarafından bağışlanan yapı M.S. 147 ve 149 yılları arasında hizmete açılmış ve M.S. 5. yüzyılın başında bir değişiklik geçirdikten sonra aynı yüzyılın sonuna kadar kullanılmaya devam etmiştir. M.S. 6. yüzyılda büyük bir yangın sonrasında yapı tahrip olmuştur.
|
Efes Araştırmaları Tarihi |
Efes Araştırmaları Tarihi Efes harabelerinin 17.–19. yüzyıllarda gezi notlarında yer almasından itibaren Londra’daki British Museum, Efes’te arkeolojik araştırmalara başlamıştır. Mimar John Turtle Wood görevlendirilerek 1863–1874 yılları arasında özellikle Artemision’un bulunması amacına yönelik kazıları yürütmüştür: 1869 yılının yılbaşında Wood yaklaşık 7 m. derinlikte tapınağın mermer kaplamalarına rastlamıştır. Ne var ki umulan buluntularla karşılaşılmayınca 1874’te kazılara ara verilmiş, 1904/05 yıllarında David G. Hogarth başkanlığında Ephesos’taki İngiliz araştırmaları son bulmuştur. Efes, Viyana Üniversitesi’nde Klasik Arkeoloji Profesörü ve Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün ilk başkanı olan Otto Benndorf sayesinde Avusturya biliminin araştırma alanı haline gelmiştir; kendisinin bu insiyatifi hem Türkler hem de Almanlarca desteklenmiştir. İlk çalışmaların başlatılmasını ise Nisan 1895’te müteşebbis Karl Mautner Ritter von Markhof’un yaptığı bağış sağlamıştır. İlk kazı yıllarına ait buluntuların bir kısmı Viyana’ya getirilmiş, günümüzde Kunsthistorisches Museum’un Ephesos-Museum bölümünde sergilenmektedir. 1906’dan bu yana tüm buluntular bulundukları ülke olan Türkiye’de kalmakta ve Selçuk’taki Ephesos Müzesi’nde teşhir edilmektedir. 1898’den beri evsahibi ülkenin yıllık olarak çıkardığı kazı izniyle şehrin topografik, tarihi ve mimari araştırması Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün hedefi haline gelmiştir. Kazılara ara verildiği yıllar 1909/10, 1914–1925 ve 1936–1953 yıllarıdır. İlk kazı başkanları Otto Benndorf ve Rudolf Heberdey araştırmalarını limanla agora arasında kalan kısımla Artemision’a odaklamışlardır. 1926’dan sonra Josef Keil ise büyük gymnasionlar, Yedi Uyurlar Mezarlığı ile Aziz Yuhanna (St. Jean) Bazilikasının kazılarını başlatmıştır. Franz Miltner’in başkanlığında 1954 yılında başlatılan yeni kazılarda ise Kuretler Caddesi civarıyla Bizans şehrinde büyük çaplı kazıların yanısıra Hadrianus Tapınağı ile Aziz Yuhanna Bazilikası gibi bazı anıtlar ilk kez yeniden ayağa kaldırılmıştır. Fritz Eichler’in başkanlığında 1960 yılında yeni bir kazı ekibi oluşturularak Yamaç Evler civarıyla Artemision’da uzun vaadeli projelere başlanması sağlanmıştır. 1969’dan itibaren onun halefi Hermann Vetters Yamaç Evler 1 ve 2’de araştırmaları sürdürmüştür; başkanlığı sırasında Celsus Kütüphanesi de yeniden ayağa kaldırılmıştır. Gerhard Langmann ile Stefan Karweise’nin başkanlığında ise tarihsel topografya konusundaki araştırmalar derinleştirilerek Agora, Artemision, Tiyatro, Aziz Meryem Kilisesi ile Stadion civarında kazılara devam edilmiştir. 1998’den bu yana araştırmaları Friedrich Krinzinger yürütmektedir. Arkeoloji biliminin hedef profilinin geçirdiği değişim gözönüne alındığında günümüzde antik harabelerin büyük çaplı kazıları yerine bir zamanlar Asya metropolü olan bu kentin bin yıldan uzun süren tarihine ait dönemlerin sistemli araştırması ve yayınlanması kazıların ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Bunun yanısıra buluntuların ve anıtların konservasyon ve restorasyonu ile anıtların korunmasına yönelik önlemler, etrafı turistik açıdan gelişmiş bir bölgeyle çevrili olan Efes açısından anlamlıdır. Araştırma bütçesi Avusturya Cumhuriyeti ile Avusturya Bilimler Akademisi‘nin imkanları, Bilimsel Araştırmaların Geliştirilmesi Fonları ve özel sponsorların bağışlarından oluşmaktadır.
|
Erken Dönemde Efes / 5. bin yıl – M.Ö. 334 |
Erken Dönemde Efes / 5. bin yıl – M.Ö. 334 Ephesos bölgesindeki en eski beşeri yerleşim izleri Kalkolitik Çağ’a (5. bin yıl) kadar geri gitmektedir. Üç bir yanı açık, yamaçları kayalık ve savunmaya elverişli bir tepe olan Ayasuluk’a en geç Erken Tunç Çağı’ndan (3. bin yıl) itibaren yerleşilmiştir. O dönemde antik çağlardan beri Kaystros Irmağı’nın (Küçük Menderes) taşkınlarıyla taşınan alüvyonlarla dolmuş düzlük alan yerine hemen sahilde yer alan bu yerleşimin bulunduğu derin koy güney, doğu ve kuzeyde bulunan sıradağlara kadar sokulmaktaydı. Erken 8. yüzyıla kadar Ayasuluk Ephesos bölgesinde bilinen tek yerleşim yeri olarak kalmıştır. Geç Tunç Çağı’ndan itibaren Artemision arazisinin güneybatı ayağı da kullanılmakta, en geç Demir Çağı’nın başlangıcından (11. yüzyılın 2. yarısı) itibaren ise burada bir kutsal alan bulunmaktadır. Ayasuluk’taki Geç Tunç Çağı yerleşimi büyük bir olasılıkla Batı Anadolu’nun en büyük gücü ve önceleri rakip, daha sonra ise Hitit İmparatorluğu’nun vasalı olan Luvi Krallığı Arzawa’nın (16.–13. yüzyıllar) başkenti Apaša olarak tanımlanmaktadır. Maddi kültürde görülen ciddi farklılıklar 11. yüzyılda nüfus yapısında bir değişim olduğuna işaret etmektedir: Yunan göçmenler Küçük Asya kıyılarını İon Göçü adı verilen göç sırasında fethetmişlerdir. Efsane, Ephesos’u yerlisi olan Karyalılar, Lelegler ve Lydialılar’dan alan Androklos adında Attikalı bir kralın oğlundan bahsetmektedir. Kent merkezi Ayasuluk’ta kalmıştır. 8. yüzyılın ortasından itibaren Panayır Dağı ve etrafında başka yerleşimler de kurulmuştur; geç dönem Tetragonos Agorası’nın (Ticari Pazar Yeri) altında kalan bu yerleşimlerden bir tanesi kısmen kazılmıştır. Bağımsız Ephesos kent devleti (polis) 7. yüzyılın 2. yarısından itibaren Lidya Krallığı tarafından gitgide daha çok sıkıştırılmıştır: 560’tan hemen sonra Lidya Kralı Kroisos şehri fethederek Ephesoslular’ı düzlük alanda Artemision yakınına yerleşmeye zorlamıştır. Bu Geç Arkaik–Klasik şehir, Kaystros Irmağı’nın taşıdığı metrelerce alüvyonun altında gömülüdür. 546 ya da hemen sonrasında Persler Lidya Krallığı’nı ve böylelikle Ephesos’u ele geçirmişlerdir. Hakimiyetleri Büyük İskender’in fethine (M.Ö. 334) dek sürmüştür. Şehrin gelişiminde bir sonraki dönüm noktası, İskender’in halefi Lysimakhos’un kent sakinlerini M.Ö. 3. yüzyılın başında Panayır Dağı ve Bülbül Dağı’nın arasındaki vadiye yeniden yerleştirmesi olmuştur.
|
Hellenistik Dönemde Efes / M.Ö. 3.–1. yüzyıl |
Hellenistik Dönemde Efes / M.Ö. 3.–1. yüzyıl Hellenistik dönemde Ephesos kentinin görünümü önemli ölçüde değişmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonraki Diadok savaşları süresince kent M.Ö. 300’den itibaren Lysimakhos’un Krallığı’na (335–281) dahil edilmiştir. Khersonnes ve Aitoplia’daki ilk kentsel yeni kuruluşların (Lysimakhia) ardından Ephesos’ta da Lysimakhos’un eşi II. Arsinoë’nin ismi verilerek Arsinoea adlı yeni bir şehir kurulmuştur. Arsinoea’nın nüfusu komşu ahalisi Teos, Lebedos ve Kolophon’dan toplanmıştır. Olasılıkla M.Ö. 294’te bütün şehrin etrafını çevreleyen 9 km’den uzun bir sur duvarının inşaasına çoktan başlanmış, bu duvar Bülbül Dağı’nın kuzey yamaçları ile Panayır Dağı’nın bir kısmını da içine almaktadır. Şehir surlarının içinde kalan 2,5 km² büyüklüğünde, yalnızca üçte birlik kısmı yapılaşmaya uygun olan bu alan liman bölgesinde bir alt şehir ile yükseltilmiş bir plato üzerinde bulunan bir üst şehre bölünmüştür. Şehrin her iki bölümünü eski bir Dini Alay Yolunu izleyen Kuretler Caddesi birleştirmektedir. Helenistik Ephesos Hippodamik bir modele ile sistematik olarak dikey bir ızgara cadde planına göre kurulmuştur. Aşağı Şehirde Ticari Pazar Yeri’nin (Tetragonos Agorası) yanısıra Tiyatro ve Stadion ticari ve kültürel, Yukarı Şehirde ise Yukarı Agora (Devlet Agorası), Prytaneion ve Bouleuterion ile politik merkezler oluşturulmuştur. Şehir, her iki dağın yamaçlarında ve öncelikle Yukarı Şehrin yerleşime uygun platosu üzerinde Yukarı Agora’nın güney ve doğusunda gelişmiştir. Gerçekten de M.Ö. 3. yüzyılda üzerine inşaat yapılmış düzlük alanlar hakkında fazla bilgi yoktur, ancak M.Ö. 281’de Lysimakhos’un ölümünden sonra yerleşenlerin en azından bir kısmının burayı terketmiş olması mümkündür. M.S. 2. yüzyıldan itibaren Yamaç Ev 2’nin bulunduğu alanda basit işliklerden oluşan bir yapı inşaa edilmiş, aynı zamanda Yukarı Şehirde yapılan tesviye çalışmaları, yeniden inşaa faaliyetlerine veya bu alanda kapsamlı yeni bir yerleşimin varlığına işaret etmektedir. Yerli üretimi mallar ve bunların Akdeniz bölgesindeki yayılımı Roma hakimiyeti boyunca Asya metropolü (Asya Eyaletinin başkenti) haline gelecek olan Ephesos’un M.Ö. 2. ve 1. yüzyılda artan önemi ve ekonomik gücünü göstermektedir.
|
Roma Döneminde Efes |
Roma Döneminde Efes M.Ö. 133 yılında Bergama (Pergamon) Kralı III. Attalos öldüğünde, vasiyetiyle krallığını Roma halkına bırakır. Civitas libera statüsüyle vergi ödemekten muaf tutulan Ephesos kenti böylelikle Roma’nın Asya Eyaleti‘nin bir parçası haline gelir. Roma hakimiyeti yalnızca halkın hoşnutsuzluğuyla karşılaşmamış, ayrıca Pontuslu Kral VI. Mithridates’in eyaleti yönetmeye kalkışması da büyük bir sevinçle desteklenmiştir: Özellikle eyalette yaşayan İtalikler’e idam hükmü verilerek M.Ö. 88 yılında yalnız Ephesos’ta tek bir gecede 80.000 insan katledilmiştir. İsyanın bastırılmasıyla görevli Romalı General Cornelius Sulla şehrin özgür statüsünü elinden alarak Ephesos’u yeniden vergi ödemeye mecbur bırakmıştır. M.Ö. 33 yılında Markus Antonius ile eşi Mısır Kraliçesi Kleopatra kışı Ephesos’ta geçirerek burada daha sonra Roma İmparatoru olacak olan Octavianus’a karşı savaş planları düzenlemişlerdir. Octavianus’un galibiyetiyle sonuçlanan Aktium Savaşı yalnızca Roma Cumhuriyet döneminin sonu değil, aynı zamanda Asya Eyaleti‘nin de yeniden düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Böylelikle Ephesos Roma Eyalet yönetiminin daimi merkezi ve başkent (metropolis Asiae) olur. Denize olan yakınlığı kenti Küçük Asya’nın ticaret merkezi konumuna getirir: Limanı her türlü malın indirilip bindirildiği bir yerdir. Artemision’un arazilerinde tarım ürünleri yetiştirilip bunların ticareti yapıldığı gibi, tapınak aynı zamanda kredi bankası ve hac yeri olarak da işlev görmekteydi. Maksatlı ve politik bir vasıta olarak da kullanılan mimari projeler şehrin Romalı karakterini kuvvetlendirmiştir. M.S. 52 ve 55 yılları arasında Havari Pavlus Ephesos’ta vaaz verirken yalnızca putperest (pagan) bir dini yaşamla değil, aynı zamanda faal bir Yahudi cemaatiyle de karşılaşmıştır. Gümüşçü Demetrios tarafından başlatılan bir isyan sonrasında Korinth’de misyonerlik faaliyetlerini sürdürmek üzere Pavlus kentten ayrılmıştır. M.S. 2. yüzyılda Ephesos gelişiminin doruğuna ulaşmıştır. Pekçok anıt bu parlak dönemin kanıtı durumundadır: Kentin zengin vatandaşlarının özel bağışları hem halkın refahına hizmet etmekte hem de hatırlanmalarını sağlamaktaydı. M.S. 230 yılından itibaren Got akınları ile bir dizi depremin sonucunda, özellikle M.S. 270 yılında bir felaketle doruk noktasına ulaşan belirgin bir ekonomik çöküş görülmektedir. Artemision yağmalanmış ve tapınak yanmıştır. Bu yıkımın açık izleri kent içinde de görülebilmektedir; yeniden yapılanma on yıllarca sürmüştür. Ephesos son bir kalkınma hamlesini M.S. 5. yüzyılda yapabilmiştir.
|
Bizans Döneminde Efes / M.S. 4. – 13. yüzyıl |
Bizans Döneminde Efes / M.S. 4. – 13. yüzyıl İmparator Diokletian’ın (284–305) Roma İmparatorluğu’nu yeniden düzenlemesinden sonra bile Ephesos kenti eyalet valisinin (proconsul Asiae) makamı, aynı zamanda da politik bir merkez olarak kalmıştır. M.S. 4. yüzyılın ortalarında pekçok deprem felaketi ekonomik bir çöküşe neden olmuş, şehrin kendine gelmesi zaman almıştır. İmparatorluk bağışlarıyla ve vergi muafiyeti ile en sonunda zararlar giderilerek kentin bir zamanlar sahip olduğu ekonomik refah yeniden sağlanmıştır ki bu durum restorasyon geçiren ve yeni inşaa edilen pekçok yapıyla da kendini göstermektedir: I. Theodosius’un dini fermanları sonrasında (özellikle M.S. 391’de Hristiyanlığın devletin resmi dini olarak kabul edilmesi) ihtişamlı kiliselerin inşaası şehrin manzarasında büyük ölçüde değişikliğe yol açmıştır. M.S. en geç 6. yüzyıldan itibaren 2,5 km mesafedeki Hagios Theologos Tepesi’nde (Ayasoluk/günümüzde Selçuk) Bizans döneminin dikkate değer hac merkezlerinden biri sayılan Aziz Yuhanna (St. Jean) Bazilikası’nın civarında etrafı çevrili bir yerleşim gelişmiştir. İmparatorluğun durumunun gitgide daha güvensiz bir hal almasıyla birlikte limanın içinin alüvyonla dolması ve etrafının bataklık araziye dönüşmesine rağmen M.S. 7. yüzyıldan beri başpiskoposluk makamının da taşındığı bu yeni kent hızlı bir büyüme yaşamıştır. Ephesos kentinden geriye kalanları çevreleyen Bizans dönemi şehir surlarının M.S. 6./7. yüzyılda dikilmesi gibi kentin yeni yönetim birimi olan (Thema) Thrakesion’un makam yeri mertebesine yükseltilmesi bu metropolün eski üstünlüğünü büsbütün yitirmediğini göstermektedir. Şehirde bir lejyonun (birlik) yerleştirilmiş olması, Arap dünyasının giderek artan yayılmacı çabaları göz önünde tutulduğunda bir zorunluluk haline gelmiştir: Böylelikle Ephesos yaklaşık 654/55’te Suriye Valisi Muaviye ve 715/16’da da Arap Amirali Maslama tarafından, başarısız olan İstanbul kuşatması seferinin dönüşünde yağmalanmıştır. Antik kaynaklarda 9. yüzyılın 1. yarısında dahi Ephesos Thema Thrakesion’un tahkim edilmiş en büyük şehri olarak tasvir edilmektedir. M.S. 890’da siyasal ve askeri üstünlüğünü Samos’a (Sisam), hemen ardından da Smyrna’ya/İzmir’e kaptırmıştır. Bu gelişme kentin kesin olarak terkedildiği yönünde anlaşılmamalıdır: Arkeolojik kanıtlar tek tük de olsa göstermektedir ki Ephesos 13. yüzyılın içine dek, her ne kadar yerel yönetim birkaç yüzyıldır Hagios Theologos’ta (Ayasoluk) olsa da saygın kent kimliğini sürdürmüştür. 1090’da Selçuklu Beyi Tengribirmiş Ephesos ile Hagios Theologos’u (Ayasoluk) fethetmişse de, 1096’da Bizanslı general Johannes Dukas tarafından Hagios Theologos tepesinden pek de uzakta olmayan bir çarpışma sonrasında geri alınmıştır. İlk olarak 1304’te bölgenin tamamı nihai olarak Bizans İmparatorluğu’ndan kopartılmıştır. Yeni hükümdarlar, bir Selçuklu Beyi hanedanlığı olan Aydınoğlu Ailesi, 15. yüzyılın 1. yarısında Osmanlı Hanedanı‘ndan ayrılmışlardır.
Köyleri
Acarlar Barutçu Çamlık Gökçealan Havutçulu Sultanköy Şirince Zeytinköy
??
|
Selçuk Haritası |
BELEVİ
|
Belevi |
Belevi Kasabası, İzmir İlinin 55 kilometre batısında, Aydın İlinin 45 kilometre kuzeyinde güneyinde ise 1300 yılından beri hala görkeminden bir şey yitirmemiş olan tarihi Keçi Kalesi, doğusunda eski adı Pegasus olan Belevi Gölü arasında bulunan geniş ve verimli ovaya sahip, görünmez vadisinde kurulmuştur.
|
Keçi kalesi |
|
Keçi kalesi |
Belevi Gölü' nün bilinen tarihi bundan ikibin yıl öncesine dayandığı gibi buradan tutulan lezzetli balıkların Artemiz' de sofraları süslediği bilinmektedir. Belevi Gölü' nün (Pegasusu Gölü) hemen yanında bulunan İntepe (İndağı) bölgesinde bulunan Belevi Kararsı mermerinden Selçuk Kalesinin duvarları ve surlarının yapımında kullanıldığı bilinmektedir.
|
Belevenin meşhur çöp şiş kebabı |
|
Keçi Kalesi'nin 1 Km. kadar üstünde ki su sarnıçları |
Yeni haliyle Belevi Beldesi, İzmir - Aydın otoyolu ile İzmir - Denizli tren yolu geçiş yolları ile aynı zamanda İzmir - Kuşadası ve Bodrum karayolu ile Selçuk - Tire ve Ödemiş üzeri Bozdağ geçidinden Salihli ve Ankara yolları geçiş güzergahında yer almaktadır.
|
Keçi Kalesi'nin 1 Km. kadar üstünde ki su sarnıçları |
|
Keçi Kalesi'nin 1 Km. kadar üstünde ki su sarnıçları |
|
Sarnıca su getiren kanal |
|
Sarnıca su getiren künkler |
|
Sarnıca su getiren künkler |
|
Su sarnıcının tavanını taşıyan ayaklar |
0 yorum:
Yorum Gönder