Urla, İzmir’in 38 km. batısında, kendi adını taşıyan yarımadanın merkezindeki eski bir yerleşim merkezidir. Kuzeyinde Ege Denizi, güneyinde Düden Körfezi ve Seferihisar ilçesi, batısında Çeşme ilçesi, doğusunda ise Güzelbahçe ilçesi yer almaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre (2000) toplam nüfusu yaklaşık 49 bin civarında olan ilçenin yüzölçümü 721 kilometrekaredir.
Ekonomi:
İlçe genelinde sanayi tesisleri küçük işletmeler halindedir. Büyük Sanayi kuruluşu yoktur. 1 adet kireç fabrikası, 1 adet Deniz Ürünleri İşleme Tesisi, 1 adet yumurta pastörizasyon tesisi, 15 adet Zeytinyağ sıkım tesisi, 4 adet un değirmeni, 3 adet mandıra, 1 adet et mamul işleme tesisi, 1 adet mezbaha belli başlı tesislerdir.
5 adet Su Ürünleri Kooperatifi, 5 adet Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 1 adet Tarım Kredi Kooperatifi, 1 adet sulama kooperatifi çalışmalarını sürdürmektedir.
2400 hektar tarla alanı, 1638 hektar sebze alanı, 150 hektar bağ alanı, 5485 hektar zeytin alanı 84.2 hektar süs bitkileri alanı, 66.9 hektar meyve alanı, 74.9 hektar narenciye alanı, 2 hektar da kavaklık alanı mevcut üretim alanıdır. Tarıma elverişli boş arazi miktarı 1663 hektar, nadas alanı da 140 hektardır. Toplam tarım alanı 11.704 hektar miktarındadır.
İlçede 1020 adet sera, 973,1 dekar alanda üretim yapmaktadır. Seralardan 741 adedinde 700,2 dekar alanda çiçek; 262 adetinde 259.1 dekar alanda sebze yetiştirilmektedir. Seralar İlçemiz çiftçisi için önemli bir gelir kaynağıdır.
İlçede tarım alanları miras ve satış yoluyla çok küçülmüştür. Bu sebeple birim alandan en fazla gelir sağlama imkanı olan seracılığa olan eğilim artmıştır. Çiçekçilikte en büyük sorun pazarlamadan kaynaklanmaktadır. Pazarlama İhracata yönelik olduğu için, ihracatın olmadığı dönemlerde sıkıntı yaşanmaktadır. 1613 hektar alanda bamya, enginar, domates ve kavun yetiştirilmek olup, bunun 710 hektarı bamya (3550ton/yıl), enginar 115 hektar enginar (1380 ton/yıl)oluşturmaktadır. 200 dekar alanda 26 adet işletme vasıtasıyla dış mekan süs bitkileri üretimi yapılmaktadır. 38 dekarda açıkta kesme çiçek üretilmektedir. Yetiştirilen diğer ürünler buğday, mısır, yem bitkileri, bağ, mandalina, limon ve çeşitli meyvelerdir. Toplam 440 hektar bağ alanında
290 hektar şaraplık, 250 hektar sofralık üzüm üretimi gerçekleştirilmektedir. Tarımda önemli bir
yer tutan zeytincilik yapılan alan miktarı 5535 hektar olup; ağaç sayısı 628.000 adettir. Meyve veren yaştaki zeytin ağaçlarından toplam 11.500ton/yıl zeytin elde edilmektedir. Bunlardan ¾ zeytinyağı, ¼’ü ise sofralık zeytin yağı olarak tüketilmektedir.
Toplam 957 işletmede 4500 adet büyükbaş hayvan, 150 adet işletmede 23 bin küçükbaş hayvan mevcudu bulunup, 13905 baş keçi, 7475 baş koyun varlığı mevcuttur. 5 adet yumurta tavuğu işletmesinde 143.135.000.000 adet yumurta üretilmektedir.
1950 adet fenni kovan, 50 adet eski usul kovandan yılda 32.800 kg bal elde edilmektedir. 27 adet denizde kafes balıkçılığı işletmesinden 20 adedi faal olup; 450 ton/yıl levrek ve çipura üretimi yapılmaktadır.
Körfez sularındaki balıkçılık küçük tekne limitinde trata ve süpürme ağları düzeyindedir. Balıkçı barınakları ve yanaşma yerleri gibi altyapı tesisleri ile entegre edilerek “balıkçı birlik ve Kooperatiflerince” desteklenmektedir.
Doğal Kaynaklar :
Bu konuda Malgaca İçmeleri bahse değer doğal kaynaklardır. İl Özel İdaresince İçmeler; spor sahaları ve dinlenme bölümleriyle yeniden düzenlenmiştir.
Gülbahçe kıyı sahillerindeki 70 santigrat derecedeki sıcak su kaynağı da İlçemizin jeotermal enerji kaynaklarından bir diğeridir.
Turizm :
Sahil Köylerimiz olan, Balıklıova, Demircili ve Yağcılar köylerinde meydana gelen kaçak yapılaşma gerekli olan teknik personelin bulunmaması nedeniyle takip edilmemekte veya geç haberdar olma nedeniyle çeşitli olumsuzluklar yaşanmakta, bu da gelecekteki turizmi etkileyecek nitelikte değerlendirilmektedir.
Urla İskelesi, Yücesahil, Yıldıztepe, Çeşmealtı, Denizli, Zeytinalanı , Özbek, Gülbahçe mahalleleriyle Balıklıova, Kadıovacık, Uzunkuyu, Zeytineli ve Yağcılar Köyleri gerek sahil gerekse sahip oldukları ormanlar bakımından ilçemizin turizm potansiyelinin önemli mevkilerindendir.
İlçenin turizm yönünden en önemli özelliği İzmir’in en yakın denize girme imkanının Urla’da bulunmasıdır. İlçe; kumsalı, denizi ile projeler tamamlandığında en önemli turizm merkezi olmak durumundadır. Özellikle yaz aylarında Kalabak sahilinden, Balıklıova sahillerine kadar uzanan yaklaşık 40 km’lik sahil şeridinde büyüklü küçüklü özel tesisler ve kamu kuruluşlarına ait 6 kamp ve çeşitli alanlara kurulan çadırlarla birlikte denizden yararlananların sayısı oldukça yüksektir.
İlçe genelinde Köprülü Mescidi, Denizli mahallesindeki İslam ve Türk eserleri Rüstempaşa Camii ve hamamı, Yahşibey Külliyesi, Camii/hamamı ve külliyesi, Helvacılar camii ve hamamı, Sübyan Mektebi , Kılıç Hocaali camii, Fatih İbrahimbey camii ve Külliyesi, Kütükminare camii İlçede sayılabilecek tarihi eserlerdir.
Yüksek öğretim kurumları açısından zengin olan ilçede; İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’ün Urla Yerleşkesi, Ege Üniversitesi’ne bağlı Su Ürünleri Fakültesi, 9 Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Yüksekokulu bulunmaktadır.
Urla, Aydınoğulları Beyliği ile 1330’lu yıllarda ilk kez Türk egemenliği ile tanışmış, XIV. yy. sonlarında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Denizli Mahallesi Camii, Kamalı Camii, Sungurlular Camii, Hacı Turan Kapan Camii ve Fatih İbrahim Bey Camii ve Hacı Turan Şadırvanı XV. Ve XVI. yy’da yapılmış Türk eserleridir.
KLAZOMENAI-LİMANTEPE
12 İon kentinden biri olan Klazomenai antik kentin bir kısmı Urla kemik hastanesinin bulunduğu Karantina adası üzerindedir. Kent karantina adasının karşısındaki Limantepe’den batıdaki Ayyıldız ve Cankurtaran tepeleri eteklerine kadar yayılmaktadır. Yerleşimin klasik devre ait Nekropolü (mezarlık) Ayyıldız tepe ile Cankurtaran tepenin oluşturduğu zincirin batısında ve Klazomenai-Hypkremnos-Erythrai antik yolunun geçtiği bölgede yer almaktadır. Klazomenai antik kentinin prehistorik dönemi ile birlikte klasik dönemlerini de yansıtan Liman tepe Urla ilçesinde İskele mahallesinde,
Kazılar sonunda, Erken Tunç çağına tarihlenen Ege dünyasında koridorlu ev olarak tanımlanan, siyasi ve ekonomik otoriteyi temsil eden saray yapısının bir bölümü açığa çıkarılmıştır. Yine aynı döneme ait, koruma yüksekliği 6 metreye ulaşan şehir suru, Orta Tunç Çağı’na tarihlenen yuvarlak tek mekanlı evler (oval ev) ile bilinen en eski zeytinyağı işliği ortaya çıkarılmıştır.
Klazomenai Zeytinyağı İşliği
Klazomenai işliği kendi dönemine ait küçük buluntularla birlikte açığa çıkarılmıştır. Bu buluntuların bize verdiği tarihlere göre Urla’da kazısı yapılmakta olan işlik, M.Ö.6. yüzyılın ilk yarısında kurulmuştur. Bu işlik, yüzyılın ortasında Persler’in Lydia ile birlikte İyon kentlerini ele geçirdikleri dönemde terk edilmiş; yüzyılın son çeyreği içinde yeni düzenlemelerle tekrar kullanılmıştır. Tüm yerleşmede de izlenebildiği gibi bu tesis, M.Ö.500 dolaylarında İonia ayaklanması sırasında bir daha terkedilmiş ve daha sonra kullanılmamıştır. M.Ö. 4. yüzyılda işliğin bulunduğu alan üzerinde inşa edilen büyük bir yapı için gerekli tesviye çalışmaları sırasında, kaya içine oyularak yapılan tesisin içi doldurulmuş, üzeri örtülmüş ve kayaya oyulmuş alt yapısı bu şekilde günümüze kadar korunup gelmiştir.
Mermerli Çeşme
Eser, Urla İlçe merkezi’nde Mustafa Kemal Caddesi’ndedir. Halk arasında Mermer Çeşme ya da Çarşı Çeşmesi isimleriyle de tanınmaktadır. Düzgün şekillendirilmiş mermer bloklardan inşa edilmiştir. Dikdörtgen şekilli yerden yaklaşık on beş yirmi santim yukarıda bir temel üzerindeki eserin; aşağıdan yukarıya doğru piramidal bir kaidesi vardır. Bu kaide üzerinde dikdörtgen şekilli mermer bloklarla ikinci bir kaide inşa edilmiştir. Bu ikinci kaidenin üzerinde ise yine dikdörtgen şekilli bir mermer blok uzatılarak adeta bir dikili taş ile çeşme yapısı taçlandırılmıştır. Günümüzde bu blok üzerinde sonradan bir bayrak direği dikilerek bir Türk bayrağı çekilmiştir.Konik piramidal kaide ile dikili taş arasında kalan bölüm eserin çeşme işlevli bölümüdür. Üst kısımda yer alan dikili taş ise eserin Kurtuluş savaşı anısına dikilmiş bölümüdür. Dört cepheli şekilde tasarlanmış çeşmenin her cephesi üzerinde birer musluk vardır. Bu muslukların önünde birer mermer kurna yer almaktadır. Muslukların ayna taşları yine yekpare mermer bloklardan işlenmiş ve üst kesimleri yuvarlak kemerli bir formda şekillendirilmiştir. Bu ayna taşlarının her iki yanına da birer dikdörtgen şekilli mermer blok konulmuştur.
Süslemeler
Eser genel yapısı itibariyle çok süslü bir tarzdan uzak; ancak detaylarda yer alan süslemeleri ile mütevazi denilebilecek süslemelere sahiptir. Çeşme üzerindeki süslemelerin en göz alıcısı musluk aynalıkları üzerinde yer alanlarıdır. Bu bölümdeki ana süsleme unsuru ise, yüksek kabartma tekniği ile yapılmış ve birbiri içerisine geçmiş palmet ve rumi şekillerinden oluşan süslemedir. Bunun dışında zayıf süsleme teması içerisinde konik piramidal kaide ile dikili taş şeklindeki mermer blok arasında yer alan ikinci kaide üzerindeki yarım daire şekilli iki sıra silme sayılabilir. Eser bu sadelik temasına uygun bir şekilde dört bir cephesinde sülüs bir yazı karakteri ile yazılmış dikdörtgen şekilli yazı levhaları donatılmıştır.
Kitabeler
Eserin dört cephesinde yer alan kitabelerin transkripsiyonu ve günümüz Türkçesi ile yazılışı şu şekildedir:Sol kanat (Doğu Cephesi)
1)- Hakimiyet bila- kayd u şart Milletindir.
A)-Bağımsızlık kayıtsız şartsız Milletindir.
2)-Teşkilat-ı Esasiye Madde 1
B)-Anayasa madde 1
1)- Ayrıldık üzüldük,
2)- birleştik kurtulduk
12 Eylül 1328 (12 Eylül 1922)
Arka cephe (Güney Cephesi)
1)-Bu makamı Hacı Ahmet Ağa etti ihya;
A)-Bu yeri Hacı Ahmet Ağa canlandırdı.
2)-Umarım bu abları verir bil’hayr-ı cezir.
B)-Umarım bu suları hayırlı bir şekilde verir.
3)-Bir elif zammıyla Baki didi tarihin anın
C)-Bir elif harfi artışı ile onun tarihini söyledi:
4)-Çeşme-i ab-ı hayat kar-ı cuy’i selsebil.
D)-Ebedi hayata neden olan leziz akarsudur.
5)- sene 1055
E)- Yıl 1645-46
Sağ kanat (Batı Cephesi)
1)- Hakimiyet bila- kayd u şart Milletindir.
A)-Bağımsızlık kayıtsız şartsız Milletindir.
2)-Teşkilat-ı Esasiye Madde 1
B)-Anayasa madde 1
Ön cephe (Kuzey cephesi)
1)-Ahmed Ağa Çeşmesi’ni İstiklal Abidesine
2)- Müceddedi tebdil eden 1339 senesi Urla Belediyesi Heyeti
A)-Yenilenmesine çalışan 1339 yılı Urla Belediyesi meclisidir.
amela Nazmi ve Murad
B)-Usta Nazmi ve Murat
Dikilitaş
1)-Yaşasın Türkiye
Tarihlendirme.
Çeşmenin güney cephesi üzerinde yer alan kitabeden anlaşıldığı kadarı ile; eser, Hacı Ahmet Ağa tarafından Hicri 1055, Miladi 1645–46 yılında tamir ettirilmiş bir çeşmedir. Bu tarihten önce burada ne şekilde ve kim tarafından inşa ettirilmiş bir çeşme var olduğunu bu günkü bilgilerimiz doğrultusunda öğrenemedik. Ancak, tarihi kaynaklardan bildiğimiz kadarıyla Urla 1330 yıllarında Aydınoğullarının eline geçmiş ve bu tarihten itibaren de bölgede Türk yerleşiminin merkezi olmuştur. Ortaçağ Türk yerleşmelerinin genel çerçevesi doğrultusunda bu dönemdeki yerleşimin bir Ulu Cami(Fatih İbrahim Bey Camisi) etrafında şekillenmiş olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır. İlerleyen zamanla birlikte Urla ‘da Hacı Turan Kapan(15,yy ilk yarısı) ve Çarşı(Hoca Ali)Camileri(15 yy ilk yarısı) gibi eserler inşa edilmiş ve yerleşim giderek büyümüştür. Yine tarihi kaynaklar 16 yy da Urla’da iki binin üzerinde vergi mükellefinin ve iki yüz civarında da dükkanın bulunduğunu belirtmektedir. Söz konusu eser de bu iki yüz civarındaki dükkanın bulunduğu çarşının içerisinde yer almaktadır. Muhtemeldir ki 15 ya da 16 ncı yüzyılda inşa edilmiş bir çeşmenin 1640 lı yıllarda harap duruma düşmesi Hacı Ahmet Ağa’yı harekete geçirmiş ve bu eski çeşmeyi yeniden tamir ettirerek Urla halkının hizmetine sunmuştur.
Eser 1645-46’den sonra muhtemelen 1920’li yılların başına kadar kullanımına devam edilmiş ve olasılıkla yine eskidiği için zamanın Urla Belediye heyeti hem eseri yenilemiş olmak Hem de Kurtuluş Şavaşı nda ilk örgütlü mücadeleyi başlatan yiğit Urlalıların anısını yaşatmak için eseri tamir ettirmiş ve kurtuluş abidesine dönüştürmüştür.
Sözlükçe
1. İhya=Diriltmek. Yeniden hayata kavuşturmak. Canlandırmak. Şenlendirmek. Uyandırmak.
2. Hayr=Meşru iş. Faydalı, nurlu ve sevablı amel. Halkın rağbet ettiği akıl, ilim. İbadet, adalet, ihsan, mal gibi nimet. (Bak: Hayrat)
3. Cer Suyu yudumlayarak içme.
4. cu=Akarsu, ırmak, nehir, çay
5. selsebil=Cennet'te bir çeşme veya ırmak. Mecaz: Tatlı, lâtif, leziz su
6. ebced=Arabça Eski Sâmi alfabesindeki harf sırasının sayı değerine göre tertiplenmesinden meydana gelen birinci kelime. Bu tertip İbrâni ve Süryâni Alfabesindeki harfleri içine alır. İbâredeki kelimelerin sırası ve harflerin rakam değerleri şu suretle gösterilmektedir.$(Ebced) $(Hevvez) $(Hutti) $(Kelemen) $(Sa'fes) $(Kareşet) $(Sehaz) $(Dazig) Bu sekiz kelime bütün huruf-u hecâ denen yirmi sekiz harfi içine almış ve sıra ile eliften gayn harfine kadar, birden bine kadar her harfte aşağıdaki sıra ile gösterildiği gibi değerler verilmiştir. Elif: 1, Bâ: 2, Cim: 3, Dal: 4, He: 5, Vav: 6, Ze: 7, Ha: 8, Tı: 9, Yâ: 10, Kef: 20, Lâm: 30, Mim: 40, Nun: 50, Sin: 60, Ayn: 70, Fe: 80, Sad: 90, Kaf: 100 Rı: 200, Şın: 300, Te: 400, Se: 500 Hı: 600, Zel: 700, Dad: 800, Zı: 900, Gayn: 1000 Şimdiki Arabcada alfabe bu sırayı tutmuyorsa da harflerin rakam gibi kullanıldığı zaman, yine eski sıraya uymak için Ebced sırasını da devam ettirmişlerdir. Hem birbirine benzeyen harfler bu sırada dizilmiştir. Eskiden İslâmlarda matematik ve fizikte bu harflerin rakam yerine kullanıldıklarını biliyoruz.
7. bila-kayd u şart=Kayıtsız,şartsız
8. Teşkilat-ı Esasiye=Anayasa
9. mücedded=Kullanılmamış. Yeni. Yenilenmiş.
10. amel=İş. Çalışma. Bir emri veya vazifeyi yerine getirme.
11. Kâr, iş işleme.
12. Dini bir emri yerine getirme, tatbik etme. İtaat. İbâdet.
Karantina Adası
Karantina Adası, Klazomenai Antik Kenti’nin toprakları üzerinde kurulu, hiç dalga olmayan Antik Plaj ile ünlüdür. Adanın her tarafı çam ve palmiye ormanı ile kaplıdır. Adanın etrafını yarım saatte gezerek tarihinin içinde yaşayabilirsiniz.
O yıllarda, hac gemileri ada açıklarında demir atar, ardından yolcular küçük teknelerle taşınarak iki bölüm halinde Taafuzhane’ye alınırmış. Birinci bölümde ilaçlı sularla duş yaptırılan yolcuların tüm eşyaları ve çamaşırları 360 derece dönebilen dolaplarla ikinci bölüme gönderilirmiş. İkinci bölümdeki üç büyük kazanda 110 derece buharla mikroplardan arındırılır, yolcular da 15 gün tecrit odalarında tutulurmuş. Herhangi bir salgın hastalıkla karşılaşılmamış ise atlı bir haberci İzmir Valisi’ne müjdeyi götürür, vali de gelen haberciyi müjde getirdiği için bir kese altın ile ödüllendirirmiş.
Piri Reis 1470-1554 yılları arasında adını Yolluca olarak verdiği Karantina Adası için de şunları kaydetmektedir. “Urla limanına varılırsa, büyük gemiler Yollucaada’da yatarlar. Bu ada, Anadolu kıyısına bir mil mesafededir. O bir millik mesafe de, döküntü taşlarıyla hristiyanlardan kalma adeta bir köprü gibidir. Ancak o köprünün binası bozulmuştur. Dökülmüş taşları şimdi bile durur. O taşların üzerinden yürüyerek sürekli o adaya geçerler. Bu adada binalar hep bitişiktir. Bu adaların kıyılarında içi dar bir dalyan vardır” (Piri Reis 1988,336-337).Milioris, “Bu adada Ayos Yoanis’e adanmış bir katakomp (yeraltı mezarlık ve tapınağı) bulunduğunu, burasının Urla’daki *Ayos Yorgos Kilisesi’ne bağlı olduğunu, yeraltına oyulmuş kemerli dehlizi olan bu yapının Anadolu’daki en erken hristiyan katakompu olduğunu burası ile aynı Azizin Urla Müselle mevkiindeki diğer katakombu arasında bir yeraltı yolu mevcut olduğuna inanıldığını belirtmektedir (Milioris 1957, 248, Çev. T. Caymaz).
1955 yılında Karantina Adası’nda, Deniz ve Güneş Tedavi Enstitüsü açılmıştır. 1960 yılında adı Kemik ve Mafsal Hastalıklanrı Hastanesi olarak değiştirilen binaya bir de ameliyathane eklenmiştir. 1986 yılında Devlet Hastanesi statüsünü kazanan bina bugün hala aynı isim ile hizmet vermektedir.
Bugün müze olmayı bekleyen Taafuzhane’ye duş yerleri, buhar kazanları, dolaplar ile takunyalar (nalınlar), eşya taşıma fileleri, peştemallar nostaljik bir görüntü sağlıyor. Taafuhane’yi halkın gezip görebileceği bir yer yapmak için buranın acilen bir müze haline getirilip tanıtımlarının yapılması gerekmektedir. Taafuzhane gibi birçok yapının olduğu böyle tarihi yerlerin korunması için ve Karantina Adası’nın tamamının korunması için projeler hazırlanmalıdır.
Ayos Yorgos Kilisesi Urla'mn bugünkü Yaka Mahallesi Yeşiltepe Sokak zirvesinde bulunmaktadır.
Bu yıl ki kazı çalışmaları hakkında bilgi veren Limantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yıl da kazıların hem karada hem de denizde sürdüğünü söyledi. Erkanal, “Bu yıl karada yürüttüğümüz çalışmalar daha çok turizme yönelik. Daha önce yaptığımız çalışmaların bazı sorunlarını halletmek üzere belli noktalarda yoğunlaştık. Amacımız, bugüne kadar yapılan tüm çalışmaları gerek uluslararası, gerekse ulusal alanda yapacağımız yayınlarla sorunsuz olarak ortaya koymak. Bu amaçla bazı çalışmalar yaptık. Limantepe’de özellikle M.Ö. 2. bin yılına ait iki önemli evre bulunuyor. Bunlardan biri M.Ö. 3. binin ilk yarısına ait olan evre. Burada yaptığımız çalışmalarda bazı evler açığa çıkmıştı. Bu evlerin arka tarafları açığa çıkmadığı için boyutları konusunda tereddütlerimiz vardı. Bunu giderme amacıyla bir çalışma yapıldı. Bu çalışmalar sonuçlanmak üzere. Ama asıl önemli olan daha önce yaptığımız ve erken Tunç 2. dönemine ait büyük bir bastiyonun devamını araştırmaktı. Bu çalışmalar olumlu sonuç verdi ve bu kuleye bağlı ikinci bir kule daha açığa çıktı. Çalışmalarımız bunda sonra daha çok restorasyon ve sağlamlaştırmaya yönelik devam edecek. Hatta imkan bulabilirsek bir kısmının üstünü kapatacağız. Yürüme şeritleri, aydınlatma ve yönlendirme levhaları ile dışardan gelen vatandaşlara yaptığımız çalışmalar hakkında onların anlayabileceği şekilde bilgiler vereceğiz” dedi.
2000 yılından beri sualtı kazı çalışmalarını da gerçekleştirdiklerinin altını çizen Prof. Dr. Hayat Erkanal, “Daha önceki yıllarda sualtı çalışmalarımızı İsrail’in Hayfa Üniversitesi ile birlikte yapıyorduk ama aradan geçen zaman içinde Ankara Üniversitesi ve TÜBİTAK tarafından bizim eksik ekipmanlarımız sağlandı. Bu arada sualtında çalışacak uzman kadromuz yetiştirildi. Böylece kurumsallaşmamızın önü açıldı ve bu kurumsallaşma geçen yıl gerçekleştirildi. Ankara Üniversitesi Sualtı Araştırma ve Uygulama Merkezi adını alan kurumumuz aktif çalışmalarını ancak bu yıl ortaya koyabildi” dedi. Bu yıl sualtı daha geniş bir çalışma alanı oluşturduklarını vurgulayan Erkanal, “Bu yıl diğer yılların aksine daha geniş bir alan açmayı hedefledik ve bu bağlamda 2x6 metre boyutlarında bir çukur açtık. Amacımız, sualtında kalan tarih öncesi döneme ait mendireğin iç yüzünü açmak ve diğer taraftan da denizin altındaki tabakaları tespit ederek bu mendireğin ne zamanlarda kullanıldığını ortaya koymak. Bu çalışmalar devam ediyor ve kesin bir sonuca ulaşılamadı ve bu yıl da ulaşılması mümkün değil. Çünkü, tahminlerimize göre asıl hedefimize ulaşabilmek için deniz altında yaklaşık 10 metre bir çukur açmamız gerekiyor. İlk etapta yaptığımız çalışmalarda 1,5 metre derinliğe ulaştık ve denizin tabanının yani mendireğin iç kısmının tabanının büyük küp parçalarla kaplı olduğunu gördük. Bu küplerin büyüklükleri konusunda şu an bir bilgimiz yok ancak, rahatlıkla bir insanın içine girebileceği büyüklükte olduğunu tahmin ediyoruz. Ne amaçla kullanıldığını bilmiyoruz. O dönemde bunların her türlü gıda maddesini taşıyabilecek kapasitede oldukları belli. Sayıları o kadar fazla ki bunların 1,2 gemiden daha fazlasından düşmüş olmaları gerekiyor. Bunu da şimdi söylemek mümkün değil. Ama bu seneki çalışmalarımızın sonuçlarından bir tanesini bu oluşturacak” dedi.
Teknik imkanlarını geliştirerek sualtında başka çalışmalar da yaptıklarının altını çizen Prof. Dr. Hayat Erkanal,
Roma döneminde Karantina Adası’nı Limantepe’ye bağlayan yolu tespit ettik. Şu anki mevcut yola baktığımızda 50 ile 110 metre açığında bulunuyor. Bir kavis çizerek Limantepe’den Karantina Adası’nın güney ucuyla birleşiyor. O dönemde çevreden çok sayıda gelişi güzel tonlarca taş toplanarak bu yolun tabanı oluşturulmuş ve bunun üzerine yol inşa edilmiş. Bu yol denizi doğu ve batı olmak üzere ikiye bölmüş ve bağlantısını koparmıştır. Denizin bağlantısı kesildikten sonra özellikle doğu kesiminde bir yığılma olmuştur. Bugünkü yol bu yığılmanın üzerine yapılmıştır. Hatta bu yolun hemen yanında belki Osmanlı döneminde belki Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış olan bu yolun kalıntılarını görmek mümkün. Biz bulduğumuz Roma dönemindeki yolun şimdiki yolun altında kaldığını düşünüyorduk. Ama yıl yaptığımız çalışmalar neticesinde bu düşünce tamamen değişti. Gerek fotoğraf gerekse çizimlerle bu çalışmalarımızı kamuoyuna duyuracağız. Çünkü Karantina Adası Roma döneminde büyük bir iskana tabi tutulmuş. Pek çok villa açığa çıkarılmış, özellikle 8-10 bin kişilik bir amfi tiyatro ortaya çıkmıştır. Bu da bu denli yoğunluğun olduğu adanın karayla sıkı bir bağını ortaya koyuyor ve bu ortaya çıkarttığımız yol bu nedenle çok önemlidir” dedi.
Limantepe yapılan çalışmaları bilim dünyasının yakından takip ettiğini burada yapılan çalışmalar hakkında bilgi sahibi olduklarını ancak yöre halkını da konu hakkında bilgilendirmek amacıyla da çeşitli çalışmalar yürüttüklerini söyleyen Erkanal, “Bu nedenle Urla Belediyesi tarafından Ankara Üniversitesi’ne Sualtı Arkeoloji Müzesi yapılmak üzere devredilen binaların restorasyon çalışmalarına başlanacak. Hatta bu yıl en azından binanın tabelasını asmak ve resmi bir kurum haline getirmek. Böylece Bodrum’dan sonra Urla Sualtı Arkeoloji Müzesi de sadece yöre halkının değil tüm ilgi duyanlara, merak edenlere hizmet edecek” dedi.
Ankara Üniversitesi Sualtı Arkeoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin Urla Belediyesi’nin tahsis ettiği 16 dönümlük arazide faaliyetlerini sürdürdüğünü yapılacak olan ek binalarla burasının bir auları kampusü xhalne geleceğini söyleyen Prof. Dr. Hayat Erkanal, “Buraya kütüphane, laboratuar, konferans salonu, depo, konaklama binaları hatta bunun ötesinde arkeopark planlamış bulunuyoruz. Önümüzdeki yıllarda tamamlanacak olan Sualtı Arkeoloji kampusünde çok daha farklı çalışmalar yapma imkanı bulacağız. Amacımız sadece 3-4 ay değil yılın 12 ayı bu merkezin hizmet vermesini sağlamak” dedi.
0 yorum:
Yorum Gönder