Ebedi Takvim






Bergama(Antik Kenti)

16 Eylül 2010 Perşembe

BERGAMA HARİTA YOL TARİFİ

BERGAMA’NIN TARİHÇESİ
  • Tarih ve turizm kenti Bergama, insanlık tarihinden pek çok izler taşıyan bir şehirdir.
  • Bergama sahip olduğu, zengin tarihi ve kültürel değerleriyle; çocuklarımıza emanet edeceğimiz insanlığın çok değerli hazinelerindendir; tarihi mirasıdır.
  • Bergama’da ilk yerleşimler, MÖ 7. ve 6. yüzyıllara kadar gitmektedir. Bergama, günümüze kadar geçirdiği tarihsel süreç içinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış, her medeniyetin kendi kültürü doğrultusunda inşa ettiği tarihi ve kültürel değerleriyle, bugünkü önemine kavuşmuştur.
  • Bergama ve çevresi; Hellenistik, Krallık dönemini, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini yaşamıştır. Bergama’da bu dönemlerde pek çok yapı inşa edilmiştir.
  • Bergama’nın asıl adı Luwi dilinde Paraga(u)ma öğelerinden üretilmiş “Yüksek Yerin Halkı” (nın kenti) anlamında, Pargama’dır.
  • Pergamon; Mysia’nın Hellenistik çağda büyük önem kazanmış bir kentinin, (şimdiki Bergama) adının, Helen ağzında büründüğü biçimidir.
  • Bergama kale anlamına gelmektedir. Şehrin ilk yerleşim alanıAkropol’dür. Akropol, bugün bütün görkemiyle Bergama’ya gelen konuklarını ağırlamaktadır.
  • Bergama, Lidya ve Pers egemenliğinden sonra MÖ 4. yüzyılda, Makedonya Kralı Büyük İskender’in egemenliğine girmiş, MÖ 283’ten itibaren ise 150 yıl boyunca Batı Anadolu’ya hükmetmeyi başararak, Helenistik dönemin en önemli gelişmiş kültür ve ticaret merkezi olmuştur.
  • MÖ 133’te Kral 3. Attalos’un vasiyetiyle Roma Devleti’ne devredilen Bergama, MS 395’te Bizans egemenliğine, Türklerin Anadolu’ya gelmesiyle birlikte de, Türklerin hakimiyetine girmiştir.
  • Bergamalılar, Hellenistik dönemin en görkemli yerleşim merkezlerinden olan Bergama Akropol’ünde; Zeus Sunağı’nı, Dionysos Tapınağı’nı, Athena Tapınağı’nı ve Demeter Tapınağı’nı inşa etmiştir. Bu yapıların içinde en önemlisi ise Zeus Sunağı’dır. Bu yapı Bergamalıların büyük zaferini sembolize etmekteydi. Heykelcilik sanatının ilk ve en güzel örnekleri yine Bergamalılarca bu Büyük Sunağın üzerinde uygulanmıştır. Bu yapı ne yazık ki bugün Almanya’nın Berlin Şehrindeki “Pergamon Museum”da sergilenmektedir.
  • 200 bin tomar kitaptan oluşan Büyük Kütüphane’de yine Akropol’ün önemli yapılarındandır.
  • Bergamalılar, parşömen kağıdından kendi icat ettikleri kitaplarla bu kütüphanede büyük bir kültür hazinesi yaratmışlar ve Mısır uygarlığı ile yarışmışlardır.
  • Bergama’daki bir diğer önemli yapı da Aslepion’dur. “Eczacılığın Babası” Hekim Galenos’un da kenti olan Bergama’da dönemin en büyük sağlık yurdu Asklepion, MÖ 4. yüzyıla uzanan geçmişiyle Sağlık Tanrısı Aslepieos’a adanarak yapılmış ve MS 5. yüzyıla kadar ünlü bir tedavi merkezi olarak etkinliğini sürdürmüştür.
  • Şifa havuzlarıyla cilt hastalıklarının ve telkin yoluyla psikolojik rahatlama tedavilerinin yapıldığı Bergama Asklepion’u; Kütüphanesi, Tiyatrosu, Asklepios Tapınağı ve Kutsal Bodrumuyla bugün konuklarını ağırlamaktadır. Her yıl, mayıs ayında dünyanın pek çok bölgesinden uzmanların katıldığı psikoterapi konferansları burada yapılmaktadır.
  • Bergama, hristiyanlık tarihi açısından da son derece önemli bir yer olarak bilinmektedir. Roma’nın Asya bölgesinde Kutsal Kitap İncil ilk kez Bergama’da görülmüştür. Bunun nedeni, ilk yedi kiliseden birisi olan Bazilika’nın Bergama’da bulunmasıdır.
  • Mısır Tanrıları tapınağı olarak yapılan Serapeion (Bazilika) daha sonra St. Jean Kilisesi olarak Hıristiyanların dinsel mekanı olmuştur. Aynı yapının avlusunda şimdi de Müslümanların dinsel merkezi olan Kurtuluş Cami bulunmaktadır. Bu yapı Bergama’da dinsel hoşgörünün en güzel bir örneğidir.
  • Bazilika halen ayakta durmakta ve Anadolu’daki hayatta kalan en yüksek yapılardan birisi olarak varlığını korumaktadır.
  • Dev Roma Tiyatrosu, Amfiyatroları, Stadyumları ve Tümülüsleriyle Bergama adeta bir “Açık Hava Müzesi” gibidir. Bu görkemli kenti her yıl bir milyon insan ziyaret etmektedir.
  • Türkiye’nin önemli tarih ve turizm kenti Bergama, insanlık tarihine kattığı pek çok ilk ve yenilikle de adından sıkça söz ettirmektedir.
  • Bergama’nın insanlık tarihine kattığı ilkler şöyledir:
1- Deriden kağıt yapımı olan, ilk Parşömen,
2- 200 bin ciltlik kitaba sahip olan, ilk Asya Kütüphanesi,
3- İlk büyük sağlık yurdu (hastane), Aslepion,
4- İlk telkinle tedavi yöntemi olan, Psikoterapi,
5- Müzik, tiyatro, spor, güneş ve çamurla yapılan, ilk doğal tedavi,
6- Bitkisel ilaçlarla tedavi şekli olan ilk Farmakoloji,
7- İlk afyon maddeli ilaç,
8- Sağlık altyapısı olan, ilk kent hijyeni,
9- İlk tıp ve eczacılığın simgesi olan, Yılanlı Sütun,
10- İlk mühendislik olan, “U” borusu yöntemi ile Trigonometri,
11- İlk kent imar yasası,
12- İlk kent çarşı-Pazar yasası,
13- İlk komün devleti,
14- İlk grev ve toplu sözleşme, (MÖ 248’de ücretli askerlere, 1. Eumenes haklarını vermiştir)
15- İlk dört tiyatrolu kent,
16- İlk ve en dik tiyatrolu kent,
17- İlk meslek sendikaları ve sendika konfederasyonu,
18- İlk üç dereceli öğretim, (ilk, orta, lise)
19- İlk ve en büyük sunak, Zeus Suağı,
20- İlk kazı müzesi, (Arkeoloji deposu ve sonra müze)
21- İlk ahşap sahneli tiyatro,
22- İlk yedi kiliseden birisi, Bazilika,
23- İlk batı Türkçesi grameri, (Bergamalı Kadri Efendi’nin Müyesseretü’l Ulum adlı yapıtı)
24- İlk işgali kıran kent, (15 Haziran 1919) ve
25- İlki 1937 yılında düzenlenen, ilk yerel festival yapan şehir.

M.Ö. 7.yy´da sur duvarlarιnιn insa edildiği saptanan sehirde Pers, Büyük Iskender, Frigya, Trakya Krallιğι, Selevkos Krallιğι, Roma ve Bizans Dönemlerinin izini tasιr. 1302 yιlιnda Bizans´dan Karasi Oğullarι Beyliğine ve 1341´den sonra da Osmanlι’lara katιlmιstιr.

Bergama 19 Haziran 1919 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, 14 Eylül 1922 tarihinde de bağımsızlığına kavuşmuştur.



ASKLEPİON

Bergama Asklepion’u (Eskiçağ’da Epidaurus ve Kos’taki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi) Antik Çağ tarihçilerinden Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö 4.yy’ın ilk yarısında, bugün Ayvazali olarak bilinen yerde kurulmuştu ve MS 4 yy.’a kadar etkinliğini sürdürmüştür.
Bergama Asklepion’u (Eskiçağ’da Epidaurus ve Kos’taki örneklerine eşdeğer önemde bir sağlık tedavi merkezi idi) Antik Çağ tarihçilerinden Pausanias’a göre Bergama’da ilk Asklepios Tapınağı M.Ö 4.yy’ın ilk yarısında, bugün Ayvazali olarak bilinen yerde kurulmuştu ve MS 4 yy.’a kadar etkinliğini sürdürmüştür. Kazılarda kutsal yerin M.Ö 4 yy’dan beri var olduğu ve Hellenistik Dönemde geliştiği saptanmıştır. Ancak Asklepion en parlak devrini M.S II. yy’da yaşamıştır.

Roma Çağında şehirden Asklepion’a 900m uzunluğunda (750 m.si andazitten üzeri tonoz ile örtülü, 150 m.si korint sütunları ile oluşmuş stoalı) bir kutsal yol ile gidilirdi. Kutsal yol propylon (anıtsal kapı-giriş) avlusunda son bulurdu. Propylon avlusunun üç yanı Korint tarzında sütunlu galerilerle çevrilidir. Propylon M.S 2.yy ‘da bir tarihçi olan Konsül Claudius Charax tarafından yaptırılmıştı.

Asklepios Kutsal Alanı, galerili avlusu, 3500 kişilik tiyatro yapısı, İmparator Hadrianus’a ait kült salonu, kütüphanesi, yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı, ile Roma Dönemi’nde oldukça önemli bir sağlık merkeziydi. Güney kesiminde Hellenistik Dönemden kalma üç küçük tapınak ile uyku odaları, kutsal kaynak ve havuzlar bulunmaktadır.

M.S.2..yüzyılda Roma Döneminde, buradaki yapılar yenilenmiş, onarılmış ve kuzey galerinin batı ucuna 3500 kişilik ve Romanın Anadolu’daki ilk üç katlı sahneye sahip olan tiyatrosu ile bir kütüphane (Flavia Melitine tarafından finanse edilerek), Batı galerisinin güney ucuna Latrinler eklenmiştir. Helenistik dönemde yapılmış olan tapınakları ile çeşme, Roma döneminde de işlevini sürdürmüştür. Asklepion kutsal alanı Hristiyanlık dönemine kadar önemini korumuştur. Kutsal kaynak yanında burada tedavi gören hastaların soğuk ve sıcak havadan korunmasını sağlamak amacıyla uzun bir yer altı tüneli yapılmıştır.

Bu yer altı tünelinin hemen kuzeyinde yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı yer alır. (Bu 24 m. Çaplı) tapınak Roma’daki Pantheon örnek alınarak M.S 150 yıllarında Konsül L.C Rufinus tarafından yaptırılmıştır. Sütunlu bir girişi bulunmaktadır. Tapınağın içinde dönüşümlü olarak 7 tane niş sıralanmaktadır. Girişin karşısındaki nişte tanrı Asklepios’un Kült Heykeli bulunmaktaydı.

M.S II. yy ortalarında burada 13 yıl kalmış olan Antik dönem yazarlarından, P.Aelius Aristides’in Hieroi Logoi (Kutsal Sözler) kitabından tedavi şekillerini ve yöntemlerini öğrenmekteyiz. Asklepion sağlık merkezi’nde genellikle telkin, hidroterapi ve fizyoterapinin bugün halen kullanılmakta olan çeşitli şekilleri uygulanmakta idi. Kutsal sudan içilmesi, su ve çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri, şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca tedavi yöntemleri idi. Ayrıca gerektiğinde ameliyat yapıldığı da bilinmektedir.

Kült yolu ile kurulmuş (günümüzde bilinen) 19 Asklepios mevcuttur. Bunlardan biri İtalya (Roma)’da, İkisi Anadolu (İstanköy-Kos- adası ve Pergamon) da, kalan 16 merkez Yunanistan (Atina, Trikka, Korintos, Patras ve Epidauroas vb.) dadır.

SERAPEİON (Kızıl Avlu)


Binanın tamamının kırmızı tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile tapınak halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır.
Binanın tamamının kırmızı tuğladan yapılmış olması ve büyük ön avlusu sebebi ile tapınak halk arasında “ Kızıl Avlu” olarak adlandırılmıştır. Avlusu, yüksek duvarlarla dışarıya kapalı idi. İç kısmının andezit sütunlu galerilerle çevrili olduğu kabul edilir. Tapınağa, avlunun batı cephesinde yer alan üç anıtsal kapıdan girilmektedir. Bu girişin halen bir kısmı ayaktadır.

Roma Dönemi’nde Mısır Tanrılarına verilen önem sebebi ile tapınak aşağı Bergama kentinin tam merkezine inşa edilmiştir. Tapınak avlusunun oluşmasına engel teşkil eden Selinos çayının üzerine 194 m uzunluğunda iki adet, (kesme taş) tonozlu tünel inşa edilmiş ve 100X260 m. Ebatlarında düz alan elde edilmiştir. 62X25 m ebatlarında 19 m yüksekliğindeki ana binanın tuğla duvarlarının üzeri ve taban mermer kaplanmıştır. Tapınağın önünde, tapınak ile aynı aks üzerinde avluya doğru çıkma yapan bir propylon ve gerisinde devasa bir tapınak kapısı yer almaktadır. Kutsal mekanın sadece ön tarafı pencerelerle aydınlatılmış, kült heykelinin bulunduğu arka kısmın yarı aydınlık olmasını sağlamak amacıyla pencere yapılmamıştır. Yanlardaki 15 m. Çapında, 19 m yüksekliğindeki yuvarlak, taş yapıların ve avluların bazı bölümlerinin altında tapınağın içindeki 10X12 m ebatlarında, 1,5 m yükseklikte platforma uzanan gizli geçitler ve merdivenler yer almaktadır.. Muhtemelen bu geçitlerden ilerleyen tapınağın başrahibi içi boş olan kült heykelinin baş kısmına yükselerek oradan halka tanrı adına telkinlerde bulunuyordu. Tapınağın üzerini örten, iki eğimli, çok sağlam, ahşaptan bir çatı iskeletinin bulunduğu söylenmektedir.

Kült ve sanat tarihi verilerine dayanarak tapınağın M.S 2. yy’da muhtemelen İmparator Hadrian döneminde inşa edildiği ve Mısır tanrıları hem Serapis hem İsis’e itaf edildiği söylenebilir. Ancak tapınağın iki yanındaki yuvarlak yapılarda kült mihraplarının bulunmasına karşılık yan tanrıların kimler olduğu bilinmemektedir. Ana binanın iki yanı mısır tarzı heykel sutünlar (Karyatid - mimaride, taşıyıcı nitelikte kadın heykeli biçiminde sütunlara verilen isim) konmuştur.

Erken Bizans döneminde kutsal mekanın içinde önemli tadilatlar yapılarak kiliseye çevrilir ve Apostel Johannes’e sunulur. Roma döneminde kullanılan orta platform kaldırılmış Bina içine iki sıra sutün ilave edilmiştir. Tapınak Anadolu’daki erken yedi kiliseden biri olarak kullanılmaya devam etmiştir. Osmanlı döneminde Ana binanın iki yanındaki silindirik yapılardan kuzeydeki, camiye (Kurtuluş Camii) çevrilmiştir.


AKROPOL


Pergamon’da doğal bir düzlüğün olmaması yerleşimin en erken evresinden itibaren arazi teraslaması yapılmak suretiyle yer kazanılmasını gerekli kılmıştır. Azalan inşaat alanları ve yıllar içerisinde artan ihtiyaçlar, sebebi ile eski terasların yeni teraslar içerisinde eritilmesine sebep olmuştur.
Pergamon’da doğal bir düzlüğün olmaması yerleşimin en erken evresinden itibaren arazi teraslaması yapılmak suretiyle yer kazanılmasını gerekli kılmıştır. Azalan inşaat alanları ve yıllar içerisinde artan ihtiyaçlar, sebebi ile eski terasların yeni teraslar içerisinde eritilmesine sebep olmuştur. Bu da, şehrin en erken tarihi hakkındaki yeterli ipuçlarının bulunamamış olmasının başlıca sebebidir.

Kalede tespit edilen en eski yerleşim yerleri M.Ö 7.- 6. yy ‘lara tarihlenmektedir. Kent, başından beri iki ana kısımdan oluşan bir yapılar bütünü idi. Bunlar dağın en tepesinde yer alan ve kendi surları olan Kale (Yukarı kent) ile güneyde daha yumuşak ve meyilli yamaçta yer alan ve sur duvarı ile çevrili bir Aşağı Kent idi. Konut alanları gerek büyüklük gerekse yayılma açısından siyasal ve ekonomik koşullara göre birçok değişikliklere uğramıştır.

Athena Tapınağı, yukarı kentin en eski tapınağıdır. .Pergamon’un kent surları, en geniş dönemine II. Eumenes zamanında ulaşmıştır. II. Eumenes Devrinin en önemli yapıları arasında Galatların mağlup edilmesi anısına inşa edilen Zeus Sunağı, Athena Tapınağının propyloionu (anıtsal kapı) ve onu çevreleyen stoaları; 200.000 kitap rulosunun muhafaza edildiği ünlü kütüphane, büyük saray ve kent surları yer alır.

Bu gelişme dönemi sırasında, daha önce inşa edilmiş olan Athena Tapınağı ile 15.000 seyirci kapasiteli antik çağın en dik tiyatrosu korunmuş, Tiyatro terasının kuzey ucunda yer alan Dionysos Tapınağı güney tarafında ise Yukarı Agora yer almaktadır. Kent bu çekirdeğin üç bir tarafında yelpaze biçiminde açılan bir plan düzeni içersinde gelişmiştir.

Yukarı şehir daha çok kral aileleri ile ileri gelenlerin, aydınların, komutanların ikamet ettiği bir merkez idi. Bu nedenle burasının resmi bir karakteri vardır. Kentin orta kesiminde kuzeyden güneye doğru Hera ve Demeter Kutsal alanları, Asklepios Tapınağı, Gymnasionlar ve kent çeşmesi yer almakta idi. Bu yönü ile orta kentte, yönetim ile doğrudan ilgili olmayan yapılarla, halkın rahatlıkla girip çıktığı toplantı yerleri bulunmakta idi.

Aşağı kentte Aşağı Agora, orta ve yukarı şehre çıkan ana yolun iki yanında sınırlanan çok sayıda dükkân ve Attalos evi olarak adlandırılan peristylli evler yer alır.

Yukarı şehirdeki agora, konumu ve işlevi bakımından hem çok yükseklikte idi, hem de sadece devlet işlerine ayrılmış idi. Bu bakımdan, II. Eumenes’in yönetiminin ilk yıllarında inşa edilmiş olan Aşağı Agora kentin ticaret merkezi konumunda idi.

Kenti bir baştan bir başa kat eden geniş ve düzgün rampalı yol, aşağı şehirde Eumenes kapısında başlar, birkaç zigzag ve orta kent yerleşim bölgesinde büyük bir kavis yaparak kent dağının güney yamacından yukarı şehre ulaşır.

M.S. II. yy ’da İmparator Traianus ve Hadrianus yönetiminde Pergamon parlak bir dönem yaşamıştır. Kent artık sur duvarlarının dışına taşıp ızgara planlı bir yapılaşma ile ovaya kadar yayılmıştır. Genişlemenin en önemli yapısı Serapis ( Kızıl Avlu) tapınağıdır. Roma kentine Roma tiyatrosu, amfitiyatro ve stadion da dahil edilmiştir.

Buradaki yapıları kısaca tanımlayacak olursak;

HEROON


Pergamon Kralları I. Attalos ve II. Eumenes ‘in kültü olduğudu bilinmektedir.18x21 m boyutlarında çevresi sütun ile çevrili bir yapıdır. Ana girişi güney batıda olup; ayrıca kuzeybatı da bir kapısı daha vardır. Asıl odası, avludan ayrılmış geniş bir ön galerinin arkasındadır. Roma döneminde duvarları mermer kaplanmıştır. Heroon ‘da gömüte rastlanılmamıştır. Kuzeyinde ise dizi dükkan sıralanır.

ATHENA KUTSAL ALANI


Tiyatro terasının üstündedir. Günümüzde yalnızca temelleri kalan Bergama ‘nın en eski tapınağıdır. Bölümlere ayrılmış cellası (kült odası) ile Dor düzeninde bir peripteros (tapınağının etrafını 1 sıra sütun ile çevreleyerek elde edilen plan tipi. daha çok, küçük planlı tapınaklar için kullanılmıştır. en çok tercih edilen plan tipidir) tarzında hazırlanmıştır. Tapınak, Zeus ve Kent tanrıçası Athena'ya adanmıştı. Sütunlu galeriler ve giriş yapısı II. Eumenes döneminde kralın Galatlar, Makedonyalılar 'a karşı kazandığı başarılarının anısına yapılmıştır. İki katlı galerilerin, üst katları İon, alt katları Dor düzenindedir. Arka duvarlarda heykel konulması için nişler vardı. Üst katlardaki mermer korkuluk yüzeylerinde, kabartma olarak düşman silahları betimlenmiştir. Yapıyı; Kral Eumenes'in Athena'ya adadığı sanılmaktadır.

KÜTÜPHANE


II. Eumenes tarafından kuzey galerinin doğusuna Helenistik Dönem 'de yaptırılır. Carl Humann ve Prof. Conze’nin 1880 kazılarında ortaya çıkardıkları Kütüphane, Athena Kutsal alanındaki Kuzey galerisinin 1. katından girilen ve yan yana dizilmiş 3 odadan oluşuyordu. Büyük odaya, Raflar; kitapları nemden korumak için duvardan 50 cm boşluk bırakılarak yerleştirilmişti. Salon, tavana yakın olarak açılmış pencerelerden ışık alıyor, diğer odalar ise depo olarak kullanılıyordu. Pergamon, M.Ö. 133'de Roma egemenliğine geçtiğinde Antonius tarafından, Mısır Kraliçesi Kleopatra 'ya armağan edilen Bergama Kütüphanesi‘nde çok az rulo kalmış, bunlar M.S.700’e kadar korunabilmişlerse de daha sonra kalanlar da yok edilmiştir.

SARAYLAR


Üst kentte, Athena Tapınağı ve kitaplığı çeviren galerinin doğusundaki yapılar, Helenistik dönem Pergamon krallarının kullandıkları saraylardır. Saraylar, tapınaklara göre oldukça sade yapılardır

DEPOLAR/ARSENALLER


Yukarı kentin kuzey kenarında, birbirine koşut beş uzun yapıdan oluşmaktadır I. Eumenes döneminde yapımına başlanıp, II. Eumenes döneminde son biçimini almıştır. Depolar dizilişleri ile savunma duvarları oluşturuyordu.

SU YOLLARI


Helenistik su yolları MÖ II.-III. yy. ‘da yapılmıştır. Tek kol olarak başlar üç kol halinde devam eder. 50-75 cm uzunluğunda 200.000 toprak künkten oluşmaktadır. Madra Dağı'ndan Yukarı Kent'in karşısındaki depoya gelen su buradan tunç borularla kente dağıtılmaktaydı. Depoların kuzeyinden görülen ve MS. II. yy. ‘da yapılan su kemerlerinden üç katlı olanı 540 m uzunluğu, 35 m yüksekliği ile Roma su kemerlerinin en büyükleri arasındadır. Ayrıca su kemerlerinin yanında yapılan çift hatlı pişmiş toprak su boru hattının yaklaşık 70 km. olduğu bilinmektedir.

TRAJANEUM/ TRAIAN TAPINAĞI


Akropolde 1883-1885 yıllarında yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. Akropolün en üst kısmına yapılan tapınak için öncelikle güçlü alt taşıyıcı sistem (kemerli yapı) yapılmıştır. Tapınağın üç tarafı (kuzey, güney ve batı olmak üzere) galerilerle çevrilidir. Tapınak Roma İmparatoru Traianus için yapılmaya başlanılmış, İmparator Hadrianus döneminde bitirilmiştir.

TİYATRO VE TİYATRO TERASI


Akropol’un çok dik olan batı yamacında yapılmıştır. Dikliği bakımından dünyanın en dik (yaklaşık 70 derece) tiyatrosudur. Büyüklüğü bakımından da ender tiyatrolardan biridir. II.Eumenes'in krallığı döneminde yapılmıştır.Helenistik dönem mimarisini yansıtan bir yapıdır. 80 sıralı seyir bölümünün en üst sırası ile orkestra arasında 36 m. kot farkı vardır.

DIONYSOS TAPINAĞI


Helenistik dönemde M.Ö. III.yüzyılda, tiyatro terasının kuzey ucuna yapılan iyon düzenindeki tapınak, ilk yapılışında andezit taşındandı. Roma döneminde Roma İmparatoru Carcalla (M.S.211-217) tarafından bütünüyle mermerle kaplanmış, prostylos (önünde sütunlu bir sundurması bulunan tapınak) plana dönüşmüştür.

YUKARI AGORA (PAZARYERİ)


Zeus sunağının güneyinde, bir teras aşağıdadır. Agora kare biçimindedir.

DEMETER KUTSAL ALANI


100x50m'lik alana kuruludur. Helenistik dönemde andezitten inşa edilmiş olan tapınak, Roma döneminde mermer sütunlar eklenerek prostylos (önünde sütunlu bir sundurması bulunan tapınak) plana dönüşmüştür. Andezit sunağın iki yanı, kabartma kıvrımlarla bezelidir. Helenistik dönemde yapılan galeriye Roma döneminde Korinth yada İon düzeninde ekler konulmuştur. Galerinin doğusunda, dinsel oturma törenlerin izlenmesi için 800 kişilik oturma yeri bulunmaktadır.

HERA KUTSAL ALANI


Gymnasion'un kuzeyinde, iki teras üstündedir. Ön odanın baştabanındaki yazıtta, II. Attalos döneminde Hera Basilea için yapıldığı yazılıdır. Tapınak, podyum üstünde, iki yanı korkuluklarla çevrili dört sütunlu Dor düzeninde ve yapının ön yüzü güneye dönüktür. Tapınağın batısında yuvarlak oturma bankı ile heykel kaidesi, doğusunda sütunlu galeri yer alır.

ZEUS SUNAĞI


Athena tapınağının güneyinde, bir terastadır. Helenistik dönem, anıt mimarisinin ve heykeltraşçılığının en güzel örneği olan ve Athena' ya adanan yapıt, II.Eumenes zamanında, Galatlara karşı kazanılan zaferin anısına yapılmıştı. Temelin üzerindeki 120 m uzunluğunda, 2.30 m yüksekliğindeki kabartmalı frizde Gigantlarla Olymposlu tanrıların savaşı ile ilgili sahneler betimlenmiştir.

ALLİONAİ (Paşa Ilıcası)


İzmir ili, Bergama ilçesi sınırları içinde, Bergama-İvrindi karayolunun 18. km.'si, Bergama'nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa Ilıcası Mevkii’nde yer alan antik bir yerleşmedir.
İzmir ili, Bergama ilçesi sınırları içinde, Bergama-İvrindi karayolunun 18. km.'si, Bergama'nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa Ilıcası Mevkii’nde yer alan antik bir yerleşmedir. 1998 yılından bu yana da Paşa Ilıcası merkez olmak üzere, baraj gölet alanı içinde kalan alanda kurtarma kazı çalışmaları devam etmiştir. Ortaya çıkarılan Termal Yerleşme, yaklaşık 30.000 metrekare civarında bir alanı; termal yapı ise yaklaşık 10.000 metrekarelik alanı kaplar.

Antik yazarlardan P.Aelius Aristides’in "Hieroi Logoi" (Kutsal Anlatılar) adlı eserinde, Allianoi olarak bahsi geçen sağlık merkezinin burası olduğu düşünülmektedir. Bu antik kaynak haricinde henüz, antik yazarlarda veya epigrafik buluntularda, Allianoi hakkında başka bilgiye ulaşılamamıştır. Allianoi, “Sağlık Tanrısı Asklepion’un yurdu” olarak bilinmektedir. Prehistorik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerinde kullanılan ve 45 derece sıcaklığında kültürlü su çıkan bu şifa merkez, yıllarca hidroterapi merkezi olarak hizmet vermiştir (Kaplıca suyunun 45-47 °C arasında sıcaklıkta olduğu, romatizmal hastalıklara ve kadın hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir).

Yapılan çalışmalar sonucunda; çay suyunun, yapının tam ortasında bulunan tonozlar aracılığı ile alttan geçtiği saptanmıştı. Güneydeki binalar ile kuzeydeki kalıntılar arasındaki bağı oluşturan tonozun da bir ayağı dere yatağında saptanmıştı. Çayın getirdiği alüvyon dolgu, bu yıkılan tonozun kalıntılarını kısmen kapatmıştır. Bergama'da halk arasına 'ne yerde ne gökte' diye bilinen Kızıl Avlu'nun altındaki çift kemerli tonoz sistemi burada da uygulanmıştı.

Roma İmparatorluk Dönemi’nde (M.S. 2. yüzyıl) kült merkezi alanında, büyük bir bayındırlık faaliyeti yaşanmıştır. Kült merkezi alanında mevcut binaların büyük bir kısmı bu döneme aittir. Ilıcanın yanı sıra, köprüler, caddeler, sokaklar, insula yapıları (Antik Roma'da, görünen çok katlı bir yapı çeşididir), geçiş yapısı, propylon (Anıtsal kapı), ve Eksedra tipinde(yarım daire), apsidal planlı bir nympheum (yunan Mitolojisi’ndeki su, orman ve dağ perileri olan nymphlere adanmış anıtsal çeşme yapılarıdır, sütun ve heykellerle süslenirler) bu dönemde yapılmıştır.

Bizans Dönemi, yoğun yerleşimin görüldüğü ancak, sosyo-ekonomik açıdan son derece zayıf bir dönemdir. Bizanslılar, Roma Çağı’na ait heykeltıraşlık eserlerini ve mimarlık kalıntılarını tahrip edip, devşirme malzeme olarak kullanmaya başlamışlardır. yeni ve daha basit mekanlar inşa edilmiştir. ılıcanın ve nympheum da ihtiyaçlara uygun küçük değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam etmiştir. Bazilikal planda büyük bir kilise inşa edilmiştir. Yerleşmenin içinde ve yakın çevresinde de şapeller yapılmış, ayrıca bu dönemde metal, seramik ve cam atölyeleri kurulmuştur.

Osmanlı döneminde Paşa Ilıcası, Aydın Salnameleri’nde bahsedilmektedir. Ancak, merkez yoğun bir şekilde kullanılmamıştır. (Osmanlı dönemine ait birkaç sikkenin dışında iz yoktur). 20. yüzyıl başlarında bölge kaymakamı Kemal Bey, büyük havuzun bulunduğu yerin kısmen yeniden kullanıma açılmasını sağlamıştır. Ilıcanın batısındaki Roma köprüsünün, Osmanlı döneminden 1979 yılına kadar Bergama-İvrindi arasında kullanıldığı anlaşılmaktadır.

20. yüzyılın başında kısmen temizlenmiştir, ancak sonra yeniden yaşanan sel nedeniyle 1950’li yıllara kadar atıl durumda kalmıştır. 1992 yılında, Bölge Karayolları Müdürlüğü mevcut Roma Köprüsü yanına yeni bir köprü inşa edilmiştir. Aynı yıl ılıcanın restorasyonu İzmir Valiliği tarafından İzmir İl Özel İdaresi aracılığı ile ihaleye verilmiştir. Bir yıl süren restorasyon işlemleri sırasında, ılıcanın üzerine modern bir bina yapılmıştır. Bu tarihten itibaren işletmeye verilmiş, Şubat 1998’de yaşanan ağır bir sel taşkını ile tesis yeniden kullanılamaz duruma getirmiştir. Çayın güneyinde ise özel şahıslara ait olan arazide tarım yapılmıştır. Bu onarımlarda ilave edilen modern binaların büyük bir bölümü 2003 yılı çalışmaları sırasında kaldırılmış ve antik ılıca mekanları ortaya çıkarılmaya başlanmıştır

KİBELE TAPINAĞI Kapukaya Köyü)


Kozak Yaylası istikametinde asfalt yoldan 10 km. kadar ilerleyince, keskin viraja varmadan sol taraftaki sarp kayalıklara ulaşılır. Burada yaklaşık 100 metre kadar yükseklikte Kibele Tapınağı bulunur.
Kozak Yaylası istikametinde asfalt yoldan 10 km. kadar ilerleyince, keskin viraja varmadan sol taraftaki sarp kayalıklara ulaşılır. Burada yaklaşık 100 metre kadar yükseklikte Kibele Tapınağı bulunur.

Kibele, ilkçağ Anadolu'sunda bolluk ve bereket simgesi olan Ana Tanrıçadır. Bergama'ya bağlı olan Kapukaya Köyünde Tanrıça Kibele'nin kutsal alanı bulunur. Tapınak alanına çıkmak için ana kaya yontularak basamaklandırılmıştır. Kutsal alan kayası oldukça muntazam bir şekilde oyulmuş, usta bir taş yontuculuğu dikkat çekmektedir. Kutsal alanda adak yerleri ve kurbanların asılması için açılmış oyuklar ile yağmur suyunun toplanması için yapılmış bir sarnıç bulunur. Osman Bayatlı buranın daha sonraki devirlerde sarnıç olarak kullanılmaya devam ettiğini söyler. Bu alanın tarihi süreç içersinde değişik uygarlıklarca gözetleme ve haberleşme amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

Görüntüleme Sayısı

Slayt (İZMİR RESİMLERİ)

İzmir haritası


taksi durakları

İZMİR TAKSİ DURAKLARI A B C Ç E
F G H I J
TELEFON NUMARALARIK L M N O
Aranan semtin ilk baş harfini işaretleÖ P R S Ş
BUL tıklatınT U Ü V Y
Z
İZMİR Alan kodu 232